Pazar günü Mustazaf-Der´in daveti üzerine Diyarbakır da idik!. İlk olarak gittim merak ettiğim bu şehrimize...Tanışmama vesile oldukları için teşekkürlerimi ileterek başlamak istiyorum organizasyondaki kardeşlere!...
Tesettürün önündeki engellerin her alanda kalkması için yapılan mitingde kalabalık muhteşemdi..Gelenler istisnasız, niçin geldiklerinin farkında gibi idiler!...
Gün ortasında Van´dan gelen haber içlerimizi acıttı..Van´daki kardeşlere geçmiş olsun dileklerimizle dualarımızdan demet yapıp yolladık..İlahi takdir,bizde Gölcük´te yaşamıştık ve gerçekten ne olduğunu çok iyi biliyorduk...Bu vesile ile oradaki Kardeşlerime sabır diliyorum...
Diyarbakır!...
Bir gün önceden gitmiştik.Misafir olduğumuz evde derneğin hanım üyeleri karşıladı bizi... İlk kez gittiğim bu şehirde Tesettür için iki cümle söylememiz istenmişti...Hey hat konuşmamıza engel oldular!.
Bir şeyler anlatmayı tasarlamıştık,öyle şeyler anlattılar ki konuşma hakkımız var mı diye düşünmekten kendimizi alamadık. Konuşmak istedikçe ,konuşmadan yaşayanların halleri susturdu bizi...
Dava bilinci diyeyim dedim,dik duruştan bahsetmek istedim,bu dava bedelsiz olmaz diyecektim vs. vs...
Birde baktım ki sözler değil hayatlar konuşuyor...
Hayatların konuştuğu yerde sözün kıymeti yoktu... Bizi çok iyi tanıyan ve Çağrı tv´den canlı izleyip arayan arkadaşım
"Ablam benim,seni çok iyi anlıyorum" demişti...
Demek ki okuyabilen arkadaşımız için bizim halimizde bir şeyler anlatmıştı...
Beni arayan kardeşime dedim ki;
"Kürt kardeşlerimizi yakından tanımak gerek!..Bire bir ağızlarından dinlemek gerek!. Empati yapmak ve ön yargılara Kardeşlik olgusunu kurban etmemek gerek. Buradaki çabayı yakından görmek gerek!."...
Tesettür için yapılan çabalar,çalışmalar yıllar oldu sürüp gidiyor.
Bu konu hakkında, belki de ilk kez bu kadar kalabalık,tek bir ses ile haykırdı "Hakkımızdır,engellenemez". İyi de duymak istemeyenler için iki yüz bin ses bile fayda vermez,vermiyor...
Türkiye de ne yasak değil ki?!..
Güya Demokrasi özgürlükmüş,insanın en doğal hakkı inancını yaşamak dahi kısıtlanırken,insanların gözünün içine baka baka özgürlükten bahsetmeleri cidden garip!...
Bu konu hakkında birkaç cümle ifade etmek istiyorum;
-İnanan bir kul ancak emir ve yasakları Allah´tan alır...Yasak kılma da serbest bırakmada sadece Allah´ın yetkisindedir.. Bu nedenle kullar tarafından serbestiyet onayı beklemek canımı acıtıyor...
Anayasal güvence altına alınması söylemi de bu anlamda bana güvence vermiyor. Vermesini,de beklemiyorum zira kulların yaptıkları anayasa kesinlikle adaletten uzaktır..Birinin yazdığını diğeri gelince bozuyor, bu şekliyle helvalarını yiyenleri hatırlatıyor bana...
-Ayrıca Okullardaki eğitim sistemi bizim inancımızla taban tabana zıt.. Andları ile başlayan, laik rejimin benimsetilmesi ve dayatılmasıyla devam eden dersler Müslüman´ın inancıyla örtüşmüyor...
Diğer yandan Tesettür değil de "Baş örtüsüne " indirgenmiş hicab ayetlerinin hakkının pratikte verilmeyişi,Müslüman hanım ve genç kızlar tarafından modernize(!) edilmiş,şık,estetik kıyafetler ibadet ruhundan uzak giyimler ise diğer bir gerçeğimizi ortaya koyuyor...
Oysa ki; Yürüyüş,konuşma,davranış ve kıyafet Hicap emrinin birer olmazsa olmaz parçalarıdır...
Bununla beraber meşruiyetini Allah´tan alan tüm çalışmalarda elimizden geleni değil, bizden istenen çalışmayı yapmak zorundayız...
Sabiha Ateş Alpat.