Kadınlara hiç değer verilmeyen,suçlanan,aşağılanan bir ortamda vahye insanı muhatap kılıp ,kadınlara verilmesi gereken değeri vererek cenneti ayakları altına seren Rabb´imize hamd olsun.
Selat ve selam yegane önderimiz,rehberimiz ve kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir ortamda kızına "Babasının annesi" diye seslenen Peygamberimize(sav) olsun..
Ana!.(Peygamberimiz hariç) Hiçbir hitabın yerini tutamayacak kadar güzel bir hitap!..
"Cennet annelerin ayakları altındadır." (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce)...Cennetin ayakları altına serilmesi kadın olmakla,doğurgan olmak ile alakalı bir durum değildir elbette...Ana olmak ile alakalı bir durumdur.Ana olmak ise doğurgan olmak ile sınırlandırılamaz..Öyle olsaydı İslam inancında olmayan kadınlar da konuya muhatap olurlardı ki;bu imkansız hem de adaletin zıddı olduğu açıktır. Kadın doğurgandır ama her doğuran bir ana değildir..Bir doğurgan kadın var bir de doğuran Ana!.. O halde kimdir bu analar ki cennet ayakları altına serilmiştir..
Onlar evvela Allah´ın kuludurlar ve kul olduklarının farkındadırlar..Onlar Allah´ın kitabına konu olmuşlardır.Kendileri Tevhid ekseninde karar kılmış,kişisel tercihlerini Tevhid´den yana,İslam´dan yana yapmış olanlardır...
Cennet ayakları altına serilen anaların kimler olduğu hususunda ,kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık bir şekilde model olarak sunulmuş analar vardır Allah´ın kitabında..
İşte o Analardan biri Hz.Musa´nın anasıdır!.
O zamanın Firavunu, bu zamanın firavunu gibi iktidar sevdasından dolayı nesli yok ediyor,perva etmeden çocukları katlediyordu..Böyle bir ortamda hamile kaldığını anlayan Musa´nın anası,evladını kurtarma derdine düşmüş.Firavunun şirkine,küfrüne karşı çocuğunu koruma çabası içerisine girmişti.İlginçtir Musa´nın anası diye bahsedilir ve isim verilmez.Bu husus ismin değil, kimliğin,kişiliğin, ana olmanın önemine dikkat çekmektedir..Çocuğunu koruma sancısını çeken ananın imdadına vahiy yetişmişti..
"Musa'nın annesine: "Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu Biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız" diye vahyettik (bildirdik)." (Kasas Suresi, 7).. Tevekkül etmişti Rabb´ine ve çocuğuna sağlam bir sandık yapmıştı,tehlikelere karşı.. Ve bırakmıştı nehrin sularına..Sonuç malum! Yeter ki cehd olsun,neslin kurtuluşu için sancı çekilsin,vahyin (sandık misali)korumasına sığınılsın,Allah cc hayat nehrinde sağlam limanlara ulaştıracaktır evlatlarımızı!..Küfrün bataklığında,şirke kurban vermeme sancısını çeken bir yürek sedasının, eyleme dönüşmesidir Musa´nın(as) nehre bırakılması!. Eyleme dönüşmeyen imanların,
kurtuluş limanlarına bizi götürmeyeceğini haykıra haykıra yol aldı Musa´nın içinde bulunduğu sandık..
Şimdi kol gezen bunca şirk,zulüm,tuğyan ve vahiysiz hayatlara karşı,çocuklarına vahiyden sandık yapıp,vahiyle sandık yapıp cennete uzanan hayat Nil´ine bırakırlarsa cennet ayakları altına serilecek, çünkü onlar bundan önce emanet olarak verilmiş olan evlatlarını cennet yolcusu yapmış olacaklar!...
Allah´ın kitabına konu olma şerefine nail olan analardan biriside Meryem´in anası Hanne´dir´..
Yine "İmran´ın karısı" denmiş isim verilmemiştir.. O bir anadır,anaların özel isimlerine bakılmaz. Ana olmak önemlidir çünkü!..Ne yapmıştı İmran´ın karısı?. İlerlemiş yaşına rağmen her kadında olan "ANA" olma isteği, yüreğinde doruk noktaya ulaşınca.
"İlla bir evladım olsun" mantığıyla değil de, ver bir evlat ben ana olayım ama o Sen´in yoluna adağım olsun,bende adanmışın anası olayım, diyerek varlık sebebini,niçin ana olmak gerektiğinin farkında lığını unutmadı.."Ben ana olayım ama balam da kul olsun!Ben ana olayım balam da kurban olsun" diye dua etti,dili yüreğine tercüman olarak..
"İmrân'ın karısı: "Ya Rabbi! Karnımda olanı, sadece sana hizmet etmek üzere adadım, benden kabul buyur, doğrusu işiten ve bilen ancak Sensin" demişti."(Al-i İmran.35)..
Adağının da kabulü için niyazda bulunan bir anadır o!. Doğurduktan sonra sözünde durmuş,ana yüreğinin olması gereken sesine kulak vermiş,elbette ki duygularına rağmen adağını yerine getirmişti...
Şimdinin Hanne´leri de çocuk sahibi olma isteklerini, adamak,adanan anası olmak adına yaptıklarında cennet ayakları altına serilecektir.Çünkü onlar bundan önce adaklarını cennete uçurmuş olacaklardır..
Allah´ın kitabına konu olan analardan birisi de İsmail´in anasıdır!.. Hz.Hacer de ismen konu olmamıştır Allah´ın kitabına.. Ama yaptığı cehd bir ibadet şekli olarak Hacer´i gündemden düşürmemektedir,düşürmeyecektir de kıyamete kadar!...Nedir onu bunca değerli kılan ? Doğurgan olması değil elbette!..İsmail´i susuz kalmıştı çölde.Tevekkül kalpte,tezekkür dilde ve beden say´ü gayrette idi!..İsmail´in ihtiyacıydı onu harekete geçiren...
Şimdinin Hacer´leri de vahiysiz hayata susayan bebekleri için, Hacer´ce cehd ettiklerinde cennet ayakları altına serilecektir...Çünkü bundan önce onlar İsmail´lerini(en sevgili olan) kurban olarak hazırlama erdemine ulaşmış olacaklar!..Hele de çağımızda Modernizm insanları kurban almak için türlü dolaplar çevirdiği bir zamanda,Allah´a kurban hazırlamak Hacer olmak değil de nedir!?...
Birde Allah´ın elçisinin ağzından müjde almış analar vardır!.. Bunlardan biri Sümeyye´dir...Kul olma yolunda başına gelenlere yiğitçe karşı koymuş ve ilk şehidemiz olmuştu..Bunlardan birisi de Ümmü Ümare(r.anha) dır...Yer uhud ve kıyasıya hak ve batıl savaşı vardır...Ümmmü Ümare de ev halkıyla birlikte Uhud´da yerini almıştır
*Ümm-i Ümare´nin oğlu Abdullah ibni Zeyd anlatır:
"Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım. Beni, hurma ağacı gibi upuzun bir adam vurmuştu. Resulullah efendimiz; "Yaranı sar" buyurdu. Anam yanıma geldi. Yaraları sarmak için yanında bulunan hazır bezlerle yaramı sardı.
Bu sırada Resulullah efendimiz bana bakıyordu. Annem, yaramı sardıktan sonra, bana dedi ki:
- Kalk yavrucuğum! Müşriklerle çarpış!
Resulullah efendimiz de buyurdular ki:
- Ey Ümm-i Ümare! Senin katlandığın, dayanabildiğin şeye, herkes katlanabilir, dayanabilir mi?... Nesibe Hatun, Peygamberimize dedi ki:
- Ya Resulallah, Allahü teâlâya duâ et de cennette sana komşu olalım. Peygamber efendimiz de, "Allah´ım! Bunları, cennette bana komşu ve arkadaş et" diye duâ etti. Bunun üzerine Ümm-i Ümare dedi ki:
- Bu bana kâfidir. Artık dünyada ne musibet gelirse gelsin, hiç ehemmiyeti yok.* (İkra ansiklopedisi)...
Hani ebeveynin görevi evlatlarının maişetiydi ya! Babalar daha çok midelerin doyması için görevlililer . Anaların görevi de ruhların doyması için gerekli eğitim ve terbiye göreviydi ya hani!..Bu kutsal ve zorlu görevin neticesindedir ki Resul´ümüz (sav)şöyle buyurmuştur;
"Bir adam gelerek: `Ey Allah´ın Rasûlü, iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en çok kim hak sahibidir? Güzel geçinmeme, güzel bakmama en lâyık olan kimdir?´ diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.s.): `Annen!´ diye cevap verdi. Adam: `Sonra kim?´ dedi. Rasûlullah (s.a.s.) `Annen´ diye cevap verdi. Adam tekrar: `Sonra kim?´ dedi. Rasûlullah (s.a.s.) yine: `Annen!´ diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: `Sonra kim?´ Rasûlullah (s.a.s.) bu dördüncüyü: `Baban!´ diye cevapladı. (Buhâri, Edeb 2; Müslim, Birr 1; K. Sitte, 2/478)....
Cennet anaların ayakları altındadır!. Çünkü onların eğitiminden geçen nesillerimiz adaletin yer yüzü temsilcileri olarak zulmün başına bela olurlar!.cennet anaların ayakları altındadır çünkü onların elleriyle mücahitler yetişir ve de küfrün korkulu rüyası olurlar.. Cennet Anaların ayakları altındadır!.. Çünkü onlar önce cennetlerini yüreklerinde taşırlar... Kısacası Cennet Anaların ayakları altındadır!.. Çünkü onların elleriyle kul yetişmektedir!...Cennetlerini yüreklerinde taşıyanlara selam olsun!....