İnsanı halife olarak yaratan Allah (cc) yeryüzünde adaletle hükmedilmesi için kanunlar/hükümler göndermiştir. Heva ve heveslerini ilâhlaştırarak, Allah'ın ayetlerine mukabil hükümler icat edenler tağutturlar bunda kuşku yok. Bu hakikat Kur'an'i naslarla sabittir. Ne ki insanoğlu ilâhi hükümleri göz ardı ederek kendi kafasından çıkardığı hükümlerle ülke yönetmeye kalkmış, sistem üretmiş ve yer yüzünü fesada boğmuştur.
Her dönem ürettikleri sisteme farklı bir isim koymuş olsalar da, tüm sistemlerin tek bir özelliği vardır. Küfür sistemi! Bu sistemlerin karakteri zulümdür, fesattır, israftır, savurganlıktır. Allah (cc) insanın muhtaç olduğu her nimeti sayısızca yaratmıştır. Bu hakikat ayeti kerimede şöyle bildirilmiştir;
"Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size vermiştir. Allah'ın nimetlerini sayacak olursanız bitiremezsiniz. Doğrusu insan pek zâlim ve çok nankördür."(İbrahim suresi:34)
Verilen bunca nimetin kullanımı başı boş ve sınırsızca değildi. Verilen her nimetin nasıl ve ne kadar kullanılması gerektiği ilâhi ölçülerle belirlenmişti.Ve bir gün verilen her nimetten hesaba çekileceksiniz "Sonra o gün, size verilmiş olan her nîmetten sorguya çekileceksiniz".(Tekasur suresi:8) uyarısı yapılarak nimetlerin kullanımı için dikkatli olunması gerektiği vurgulanmıştı.İbni Mâce’nin rivayetinde şu hadise anlatılır: Bir gün Hz. Ömer, Rasulullah Efendimize: “Ey Allah’ın Resûlü, bizler malımızı mülkümüzü terk etmiş, dinimiz için yerlerimizi yurtlarımızı terk etmiş kimseleriz. Daha hangi nîmetlerden sorulacağız?” deyince Allah’ın Resûlü şöyle buyurdu: “Soğuk ve sıcaktan sizi koruyan evler, ağaçlar, çadırlar ve sıcak bir günde size sunulan soğuk sular.” (İbni Mâce 21/1387).Yine Tirmizi’nin rivâyet ettiği bir hadislerinde Allah’ın Resûlü: “Kul şu dört şeyin hesabını vermedikçe mahşer yerinde bir adım bile atamaz: Ömrü, malı, gençliği ve ameli.”(Tirmizi 4/812).. Bu-hârî’nin Enes bin Mâlik’ten rivâyet ettiği bir hadislerinde Allah’ın Resûlü bu hususu şöyle anlatır:“Ölen kimseyi üç şey izler. Bunlardan ikisi geri döner, birisi onunla birlikte kalır. Ölüyü, ailesi (Çoluk çocuğu), malı, mülkü ve ameli takip eder. Bunlardan ailesi ve malı mezardan geri döner, ameli onunla beraber kalır.” Tüm bu deliller insanın maddi ve manevi tüm nimetlerden hesaba çekileceğinin açık beyanıdır. Heva ve heveslerini ilâh edinenler insanlara, dayattıkları yaşam tarzına "Modern çağ" diyerek kötüyü güzel diye göstermiş, fıtrata uymayan bu yaşam şekli neticesinde fıtratlar ifsat olmuştur.
Fıtratı ve yeryüzünü ifsat etmede başrol oynayan insan, verilen her türlü nimetleri heva ve hevesleri doğrultusunda haz uğruna hoyratça kullanarak, "Tüketim" hastalığına yakalanmıştır. Modern çağın dayattığı hoyratça tüketimin neticesi, savurgan ve tüketim budalası bir toplum haline gelen çağımız insanı. Bu savurgan tutum, ekolojik dengeyi, fıtratı ve dolayısıyla aile yapısını bozup ifsat etti. Aynı zamanda ruh dünyasını ve düşünce yapısını da tarumar etmiştir.Tükettikçe doyumsuzlaşan, doyumsuzlaştıkça tüketen ama bir türlü tatmin olmayan bu durum depresyon hastalığına davetiye çıkarmış durumda. Zira toplum burnundan soluyan, tepki ve kızgınlık duygularını saate ayarlı bomba gibi kullanan duruma gelmiştir. Savurganlık sadece maddi şeylerde değil elbet. Hoyratça harcanan ömürler, gençlik, duygular, manevi değerler de bu savurganlıktan fazlasıyla etkilendi. "Ben sizin dünyevileşmenizden korkuyorum" diye uyarmıştı Peygamberimiz.
Ümmetin bu dünyevileşmeye karşı kalıcı bir çare olamaması, ellerimizle tutacağımız bir "Başımızın" olmamasından ve başı taşıyacak sağlıklı bir bünyeye sahip olmadığımızdandır.Oysa biz yolculuğa çıkan üç kişiden birinin dahi, emir tayin edilmesi gerektiğine inanmıştık.
Şu anki halimiz adeta "Onlar ki, dinlerini parçalayıp gruplara ayrıldılar ve her grup benimsediği şeyle sevinmektedir".(Rum suresi:32) ayetinin tefsiri durumunda değil de nedir?!.
İtaatsizliğimiz başsız kalmaya, başsızlığımızda savrulmaya sebep oldu mu, olmadı mı?!. Çağdaşlık dendi adına. Huysuz, bencil ve savurgan bir toplum meydana geldi. İyi de, insanın sorası geliyor, dünyanın ıslahı ile görevli olan ümmet nerede?.
Onlar başa geldiklerinde ekini ve nesli yok (ifsat) ederlerdi, ettiler. Ekin yok oldu, zira artık şüphe taşımayan bir yiyecek bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Yiyeceklerin genleriyle oynamaları, onu tüketen insanın genlerini de bozdu.
Gençliğimizi,enerjimizi, hayatımızı, duygularımızı çaldılar.Vahdetimizi, kardeşliğimizi tarumar ettiler. Biz ise buyurduğu gibi, sayımıza rağmen çöp gibi sürüklendik. Artık bizden korkmalarına gerek kalmamıştı çünkü biz savurgan bir toplumun etkisiyle hayatımızı savurduk.
Küfür sistemleri algılarımızı ifsat etti.
Hayat "İman ve Cihattır" diye özetlemişti Şehid Hasan El Benna. Hayatlar tv , avm ve daha bir çok tuzağın karşısında israf edilerek tüketilmekte. Cihad etmeden hatta cihad etmeyi kalbinden geçirmeden, cennet hayal etmeyin diye buyurmuştu Usvei Hasenemiz. Ama savrulan algılarımız Kur'an'i kavramları Peygambersiz çözmeye çalıştı. Peygamber örnekliği aradan çıkınca da, her ortama bir kılıf bulmak akıllı değil ve "Akılcı" için hiç de zor olmasa gerek. Neticede İslâmi hayat israf edildi. Kur'an ve sünnet tek örnek olmasına rağmen, envai çeşit "İslâmi yaşayışla" yüz yüze kaldık.
Küfür sistemleri, çocuklarımızı israf etti. Haz ve hız tutkunu haline getirilen gençlerimiz adeta stres küpü. Materyal ve karma eğitim sisteminin elinde haya, iffet duyguları ifsat edildi. Buraya yazamayacağımız çirkefleri yol ortasında pervasızca işleyen arsız bir topluluk, özgürlük adı altında yapılan eşcinsel yürüyüşlere bakıpta dertlenmemek mümkün değil!.
Küfür sistemleri malımızı israf etti. İnsanı, her yeni çıkan şeyi almaya mecbur hissettirdiler. Reklâmlar, vitrinler vb araçlarla. Ekonomik düzenleri, Allah'ın haram kıldığı faiz üzere kurulu ve faiz insanın gözünün içine baka baka malının elinden alınmasıdır.
Küfür sistemleri hayatımızı israf etti. "Dünya hayatı bir oyuncak ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlar için elbette daha hayırlıdır; artık akletmeyecek misiniz?"(Enam suresi:32) Oyun ve eğlenceden ibarettir demişti Rabbimiz. Evcilik oynarcasına savrulan vakitler, şayet "İman ve Salih Amel" doğrultusunda her bir Mü'min, Allah'ın istediği gibi kullanmış olsa dünyanın ıslahı mümkün olacak.
Ahiret var ve her nimetten hesaba çekileceksiniz. Bazen düşünüyorum da, küçük büyük demeden her şey mizana konacakken yitirilen hilâfetin, bunca ifsadın, bunca zulüm ve haksız yere akan kanın, açlıktan ölenlerin ve elimizden kayıp giden hayatın hesabı nasıl verilecektir?!.
Bir kitapta şunu okumuş ayrıca Timür Taş Hocanın vaazında da dinlemiştim (r.aleyh)"İslâmi devlet olmadan İslâmi hayatı yaşamak mümkün değildir". Kendisini toplayamayan ailesini nasıl toplar? Ailesini toplayamayan Ümmeti nasıl toplayacak?!.
Çözüm nedir?!.
Elbette çözüm önerisi bizim değil, bu Ümmetin kanâat önderlerinin sorumluluğudur. Haddimizi aşmak olsa da buradan seslenmek istiyorum;
"Ey hocalarımız, alimlerimiz, öncülerimiz, kanâat önderlerimiz"
Kitaplarınızdan okuduğumuz birlik, vahdet ve Allah yolunda tuğlalar gibi tek saf olma vakti, ne zamandır!?.
Sabiha Ateş Alpat