"Yarattığı her şeyi güzel yaratan, insanı başlangıçta çamurdan yaratan, sonra onun soyunu, bayağı bir suyun özünden yapan, sonra onu şekillendirip ruhundan ona üfleyen Allah'tır. Size kulaklar, gözler, kalpler vermiştir. Öyleyken, pek az şükrediyorsunuz."(Secde Suresi.7-9)...

 Ayetlerden, İnsan da iki yönün olduğunu anlıyoruz. Nefsani yönü (çamur) ve  ilahi yönü... İmtihan gereği yer yüzünde  irade verilerek serbest bırakılmış insanın, akıl, irade ve iman melekeleriyle nefsani yönüne galip gelmesi istenmiştir.İradesiyle ilahi yönü tercih edip,insan olma erdemine ulaşması neticesinde ebedi mutluluğun kapısından içeri girmiş olacak.. "Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene, Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki; Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir, Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir".  (Şems7 -10). "Kendini tezkiye(nefsini kötülük/günahlardan temizleyen)eden mutluluğa ermiştir." (Ala 14)...

İnsanın, İnsan´i erdemle kuşanması/kuşanabilmesi için  yol gösteren Allah(cc),bir takım ibadetleri de insanın arınması/tezkiye olması/insan´i erdemler ile donanabilmesi için  özel anlamda farz kılmıştır...Oruç ibadeti de bunlardan biridir. Şayet mana/mefhumuyla idrak edilebilse insana kazandırdığı erdemler müşahede edilebilecektir..Oruç ""Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Umulur ki, korunasınız" (el-Bakara, 2/183)" Ayetiyle farz kılınmıştır...Ayetten Oruç ibadetinin takva ile ilgisinin olduğunu  anlıyoruz.Allah´tan hakkıyla sakınma manasına gelen takva; hayatı Allah için ve Allah´ın istediği şekilde yaşamanın adıdır..Bunun için  önce insandan iman istenmiştir.Kelime´i tevhid ile  çağrıldığımız iman,İslam (teslimiyet) ile çerçevelenmiştir. Teslimiyet (İslam) şeklini öğretmeleri için baş öğretmenler(Peygamberler) görevlendirilmiş, bu baş öğretmenler İslam´ın(teslimiyet) nasıllığına cevap olmuşlardır... Bu nedenle önce her bir insan "La" ve" illa" sının farkında olmak zorundadır.Öncelikle her insan imanın ne manaya geldiğini,koruma yollarını,şirkin şubelerini,çeşitlerini bire bir bilmek,öğrenmek mecburiyetindedir (farzı ayn). Öncelikli farz ayın olan, farz ilimlerin başında gelen, hiç şüphesiz iman ilmidir... Dinimizin emirleri akıl ve balığler için olduğu bilinmektedir. O halde akıl ve balığ olan kulaktan dolma bilgilerle dinini ikame edemez. Bizzat dinin kabul ve red´lerini bilmek zorundadır.Bu konuda bilinç/bilgi/ şuur eksikliği,bidat ve hurafelerin yaygınlaşmasına  sebep olmaktadır..Tevhid mesajını taşımayan ibadetler şekilcilikten öteye geçememekte ve bu nedenle  real hayatta olması gereken etkilerini/ yansımalarını  müşahede edememekteyiz...Örneğin "Ey Muhammed! Kitaptan sana vahy olunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir."(Ankebut.45)..Namazın bizatihi elinde sopası yoktur, namaz şayet taşıdığı mesaj ile kılınırsa insanı tezkiye eder...Oruç ibadeti de insanı tezkiye eden,nefis temizliği için önemli etkenlerden birisidir...Lakin ifade edilmeye çalışıldığı gibi şayet  mana ve mesajı kavranarak tutulursa,hayattaki etkisi görülebilecektir.Bunun için oruca tutulmamak  ve   orucu tutmak gerekir!...

Oruca tutulmayıp,orucu tutan insanın oruçla ulaştığı manevi derece ve ahlaki güzelleşme; ihlas derecesine,bilinç,şuur derecesine göre farklılık arz edecektir mutlaka!..

Orucu tutanlar;

Midelerini tuttukları gibi,gözlerini de tutarlar da harama bakmazlar.Mideleri yemek orucunda olduğu gibi gözleri de harama bakmama orucu tutar...Oruca tutulanlar ise mideleri açlıktan kıvranırken,gözleri Allah´ın haram kıldıklarından kendini doyurmakta bir beis görmez.Oysa oruç ibadetiyle sadece aç kalması istenmemiştir insandan!.

Oruç tutanlar;ağızlarını yemek ve içmeye karşı tuttukları gibi,aynı ağzı dedikodu,gıybet,yalana karşı da tutarlar.Allah´ın razı olmadığı bir söz etmekten imtina ederler..Oruca tutulanlar ise ağızlarına girenlere dikkat kestikleri gibi ,ağızlarından çıkana dikkat kesmezler..

Oruç tutanlar;Ayaklarına da harama yürümeme orucu tutturur da Allah´ın razı olmayacağı bir adımı atmaktan imtina eder,Allah´tan korkar!...Oruca tutulanlar ise nereye,kim için yürüdüklerinin farkında değillerdir...Oruç tutanların adımları Allah´ için,Allah yolunda,O´nun rızası ve O´nun yolunda mücadele içindir....

Oruç tutanların elleri yemek yememek için  yemeğe uzanmadığı gibi; çünkü Allah´ın izni yoktur. Aynı şekilde Allah´ın razı olmadığı hiçbir şeye uzanmaz.Zalimleri desteklemek için hareket etmez,zulmü alkışlamaz...Oruca tutulanların ise  mideleri oruçta,elleri zulme alkış tutmakta,harama uzanmakta bir beis görmeden,Allah´ın razı olmadıklarına uzanabilmektedir...

 Oruç tutanlar akşama kadar yemek ve içmekten  imtina ederken,en yakınından başlayarak açlık çekenlerin derdini derdi bilir.Açlığın ne demek olduğunu  tuttuğu oruç ile anlamaya çalışır ve dünyada olmanın sorumluluğunu bir kez daha hatırlar. Oruca tutulanlar ise iftar da yiyeceği yemeğin çeşitlerini düşünürken,iftar sofrasını ziyafet sofrasına çevirerek, gün boyu yememenin acısını çıkarırcasına hareket edip, hazımsızlık hastalığıyla boğuşur...Orucu tutanlar akşama kadar yeme,içme vb  gibi yasak olan noktalardan uzak dururlarken "Allah´ım midemin,yememin,içmemin, bir takım duygularımın hakimi sensin.Sen "Tut" dedin bende tuttum" mesajını hayatlarının her alanına taşıyıp "İnil hükmu illa lillah" (Yusuf 40) " Hüküm yalnızca Allah´ındır" diyerek,hayatlarının her alanını Allah´a has kılmaya çalışır.Oruca tutulanlar ise oruçta  has kıldıkları   emri/hakimiyeti;giyimde moderniteye,yaşamda başka ideolojilerin ölçülerine vermekte/ has kılmakta  bir beis görmezler...

 

   Ramazan ayı kurtuluş ayıdır. Onu diğer aylardan ayrıcalıklı kılan önemli hususlardan biri de hayat kitabımızın bu ayda nazil olmaya başlamasıdır.Elimize sunulacak bir ramazan fırsatını daha iyi değerlendirmenin yolu Kur´an´ı anlayarak okumak ve gereğini yapma çabasına girmekle olacaktır.Değilse son pişmanlık fayda etmediği gibi,mazeretimizde olmayacaktır...

"Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi? Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi?"(Beled 8-10)..

Bu vesile ile aşağıdaki ayetleri tefekkür/tezekkür edelim mi?..

 

8- Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün;

9- Dağlar da (etrafa uçuşmuş) rengarenk yün gibi olacak.

10- (Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz.

11- Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;

12- Kendi eşini ve kardeşini,

13- Ve onu barındıran aşiretini de;

14- Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.

15- Hayır; (hiçbiri kabul edilmez). Doğrusu o (cehennem), cayır cayır yanmakta olan ateştir

(Mearic suresi 8-15)

 

Ramazan ayı kurtuluş ayıdır.Onu diğer aylardan ayrıcalıklı kılan hayat kitabımızın bu ayda  inmeye başlamasıdır.."Ikra" ile başlayan bir çağrı ve bu çağrıda insanı inşa süreci vardır..Çağrı  "Tevhid" çağrısıdır...Okumayan anlamayacak,anlamayan inşa sürecine giremeyecektir!. İnşa olmayan insanlığın ise başı dertten kurtulmayacaktır..

Yeni bir fırsat daha sunuldu elimize..Ramazan ile başlayan ve diğer aylara ışık tutarak yayılan bir okuma seferberliğine ne dersiniz...

 

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !