İnsanlar arası problemlerin, aile içi sorunların büyük bir bölümü iletişim sorunlarından kaynaklanıyor. İletişim şöyle tarif ediliyor; 

 

1. Kişiler arasında, duygu, düşünce, bilgi, haber alışverişi, duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılması.

2. Kişilerin birbirlerini anlaması.

 

Peki neden en büyük sorunlarımızdan biri, birbirimizi anlayamamak?

Niçin aile ilişkileri bu denli yara almış bir durumda? Niçin anne ve babaları, çocuklarına ulaşamıyor? Niçin aynı dili konuşan insan, birbirini anlamakta bu denli problem yaşıyor? Ve insan niçin hayatta en yakını ifade eden   "Hayat arkadaşını" (eşini) anlamıyor, anlaşılamıyor?

Çünkü, insanoğlu kendisi ile olan iletişimini bozduğunda, artık hiçbir şeyle doğru bir iletişim kuramıyor. Kendini tanıyıp, anlamıyorsa başkalarını anlaması mümkün değil zaten. Fıtratından haberi olmayan ve fıtratını bozan insanın bozduğu sadece kendisi değil, ruh dünyası başta olmak üzere en nihayetinde ekolojik dengenin bozulmasında bile baş rol oynayabiliyor.

 İnsanın kendisiyle iletişiminin sağlam, sağlıklı olabilmesi için kendisini fıtrat üzere yaratan Rabbi ile iletişiminin sağlam olması esastır. Kulun Allah ile iletişiminin  sağlam olmasını isteyen kişinin Allah ile iletişimini  bozmaması için;

 

1.Tevhid dilini kullanması şarttır.

"Deki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam, 162). Çünkü tevhid dilinde, iletişimin sınır ve ölçülerini de Allah'tan almak vardır. Allah (cc), muamelelerin nasıl olması gerektiğini de vaaz eden yegâne kanun koyucudur.

Zira Şirk, Allah ile tüm bağları koparan ve affı olmayan ve bir zulümdür. "Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz; bunun dışındakileri ise dilediği kimse için bağışlayabilir. Kim Allah'a ortak koşarsa uzak bir sapıklığın içine düşmüştür." (Nisa,116).  Kişi şirke bulaşırsa tevbe hariç Allah ile tüm iletişim yollarını kapatmış olur.

2. Tilavet dilini kullanmalıdır.

Allah'ın gönderdiği kitabı gereği gibi okumak, Allah ile konuşmaktır. Kulu için gönderdiği mesajı anlamaya çalışmaktır. Kulluk vazifesinin neler olduğunu kitaptan öğrenmektir.

"Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır."(Bakara, 121). Hiç kuşkusuz kitap, Allah'ın kelamıdır, onu gerektiği gibi okumayanın Allah ile iletişimi kopuk demektir.

3. İbadet dilini kullanmalıdır.

"De ki: “Ben, din ve ibadeti Allah’a has kılarak O’na ibadet etmekle emrolundum". (Zümer, 11)

4. Dua dilini kullanmalıdır.

 

Aile kurmak birlikte yaşamak ve bu yaşamı huzurlu kılmak kolay değil lakin başarılmayacak bir şey değil. Eşinin, çocuklarının, akrabalarının aile hukukunu koruyabilmek için yardıma, desteğe muhtaçtır insan. Bunun için müracaat edeceği yegane merci Allah'tır (cc);

 "De ki: 'Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? "(Furkan, 77)

Aile İçi İletişim

Aile içi iletişim için de kullanılması gereken iletişim dilleri vardır. Bunun için ailede öncelikle inanç birliği, anlayış birliği, hedef ve gaye birliğini tesis etmek gerekir.

Aile içi iletişimi sağlam, sağlıklı olması için "Tilavet dilinden" aldığı mesajlara dikkat keserek, ibadet dilinin gereği olarak "Aile içi hukuku ve iletişimi" düzenlemek kulluk vazifelerindendir.

Aile İçi İletişimde; 

1.Saygı ve nezaket dilini kullanmalı.

Nezaket ve saygı erdemli insanların tavrıdır. Bu öncelikle aile bireylerinin hakkıdır. Sözün kaba ve çirkin olanı gönül incitir, bu da iletişimin yüreğe giden yolunu kapatır. “Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır". (İsra, 53) İnananların hayat kitabı olan Kur'an'da, bir evlat olan Hz. İbrahim müşrik babasına "Ey babacığım" ve bir baba olan Hz. Lokman oğluna " Ey oğulcuğum" hitaplarıyla nazik bir üslupla seslendikleri örnek verilmektedir."  İnsanlara güzellikle söz söyleyin" (Bakara, 83)

2.Sevgi dilini kullanmalı.

Saygı ve Sevgi yakıt gibidir tükendiği zaman ailenin arabası yürümez. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur; 

"Canım kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız".

(Müslim, îman)

Aile bireylerinin arasında olan bağ; iman, aile ve akraba bağı olarak daha fazladır. Sevmek ve sevilmek önce onların hakkıdır. Aile derken modern/seküler algının dayattığı karıkoca ve bir evlattan bahsetmiyoruz. Dedeler, nineler velhasıl birinci derecede olan yakınları. Hatta yeni evleneceklere şöyle bir nasihatte bulunalım; adayın anne ve baba başta olmak üzere akraba ilişkilerinin iyi olması o kişinin iyiliği için bir kanıttır. Çünkü anasının kıymetini bilmeyen kimin kıymetini bilir ki?

3.Merhamet dilini kullanın. 

"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz". İnsan bu, kusursuz, hatasız, gafletsiz  değildir.Yanlış yapılması halinde insanın bu yönlerini unutmadan ve yapıcı ,onarıcı bir tutumla merhamet diline sarılması gerekir.  Merhametsizlik, katı kalplilik Allah'ın sevmediği bir haldir.

"Size, kendileriyle huzur bulmanız için kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet koyması da O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir topluluk için ibretler vardır." (Rum,21) 

"Merhamet duygusuyla onlara karşı mütevazı ol" (İsra, 17)

4.Dürüstlük dilini kullanmalı. 

İslam'ın en önemli kavramlarından biri de dürüstlüktür. Öyle ki yalancılık "Münafıklık" vasfı olarak nitelendirilmiştir. Kişi önce kendine karşı dürüst olmalı. İnancına, dinine karşı dürüst olan kişi insanlar karşı da bu duruşunu bozmayacaktır. 

"Sen ve seninle beraber tevbe edenler, emrolunduğun gibi dosdoğru ol(un)! Azgınlaşmayın! (Çünkü) O, yaptıklarınızı görendir". (Hûd, 112)

5.Sabır dilini kullanmalı.

Sabır, bir müminden hiçbir halde sakıt olmayan bir ibadettir. Aile olmak, aileyi kuruyabilmek, huzurun temini için çabalamak ve aile bireylerini cehennem ateşine karşı korumaya çalışmak sabrı yüklenmeden altından kalkılacak bir iş değildir. “Fakat sabredip (kendisine yapılan kötülüğü) bağışlayanın işi, işte bu, benimsenmeye değer işlerdendir.” (Şûrâ, 42)

6.Af dilini kulanın

Affetmek disiplinsizlik değildir. Aile kurumunu korumanın yolu aile içi kurallara titizlikle dikkat etmek gereklidir ama bu disiplinle birlikte af yolunu tutmak ailenin bir birbirine kenetlenmesini sağlayacaktır.

"O (muttakiler) ki; bollukta da darlıkta da infak ederler, öfkelerini yutar ve insanları affederler. Allah, muhsinleri/kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanları sever". (Âl-i İmran, 134)

7.Empati dilini kullanmalı

Anlaşılmak isteyen anlamaya çalışmalı. Af edilmek isteyen af etmeyi bilmeli. Hoş görülmek isteyen hoş görmeyi bilmeli değil midir?

"Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz".  Buhârî

 

Aile İçi İletişimde Aman ha;

1.Öfke dilini kullanmayın

Kurulu bir düzeni, aile saadetini, huzurunu öfkenize kurban etmemek için öfke kontrolü şarttır. Öfke bedensel ve ruhsal hastalıkları tetikler. "Öfkeyle kalkan zararla oturur" ve "Öfke gelince göz, öfke gidince yüz kararır" demiş büyükler. Hz. Peygamber(sas) müminlere öfkelenme anında yapacakları bazı tavsiyelerde bulunmuştur:

Şeytandan Allah’a sığınmak (Buhari, Edep 44)

Abdest almak (Ebu Davut, Edep 3)

Toprağa dokunmak (Tirmizi, Fiten 26)

Pozisyon değiştirmek (ayakta olunduğunda oturmak veya sırt üstü yatmak (Ebu Davud, Edep 4) (Ahmed b. Hanbel, Müsned 7,152)

2. Su izan dilinden uzak durulmalı

Sözlükte “kuşkulanmak, kesin bilgiye ulaşmak, itham etmek” anlamlarındaki zan (zann) masdarından isim olup hem “yakīnin zıddı, kuşku, kesinleşmemiş kanaat demektir. (İslam Ansiklopedisi)

Kesin bilgi yoksa zanla hareket etmek yasaklanmıştır. Şüphelerle hareket etmek aile yuvasını, ilişkileri felakete sürükler.

Hz. Peygamber (sav), “Zandan sakının, çünkü zan, sözün en yalanıdır” (Buhârî)

3.Çözümsüzlük dilini kullanmayın.

İnsanların olduğu yerde sorun yoksa bir "Sorun" var demektir. Sorunsuz bir hayat olmadığına göre çözümsüzlük dili sorunları kör düğüm haline getirecektir. Çözüm için, soruna değil çözüme odaklanmak gerekir.

Müslüman'ın evi; kadın-erkek hak savaşlarının yapıldığı bir meydan değildir.

Müslüman'ın evi; huzurun, hudunun ,sükunun  adresidir. Evi huzursuzluğun adresi olmaktan korumak aile bireylerinin görevidir.

"Allah size, huzur ve güven içerisinde dinlenebileceğiniz evler  verdi". (Nahl, 80)

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !