İnsanı yaratan Allah (cc), erkek ve kadını farklı mizaç ve kabiliyette yaratmıştır. Göklerin ve yerin hakimi/ilahi olduğu için her iki cinse de fıtratlarına uygun hak ve sorumluluklar yüklemiştir. Allah’ın yarattığı dünyada   Allah'ın kanunlarının yürürlükte olmasını istemeyenler hak ve görevlerini ideolojilerden ya da nefislerinden almış ve ifsat ve fitnenin yaygınlaşmasında büyük rol oynamışlardır. Allah'a rağmen bir dünya düzeni isteyen Firavunların amaçları uğruna kullandıkları en önemli konulardan biri de KADIN konusudur. Yine Firavunların en yoğun savaştıkları   hususlardan biri de KÜLTÜR savaşıdır. Bir milletin kültürünü değiştirmek o milleti yok etmekle eş değerdir.

Her milletin kendine has kültürü, örfü ananesi vardır. Yaşadığımız coğrafyanın kadim geleneği   kadına ve erkeğe belirlediği alanda erkek evin reisi, kadın da evin anasıydı.

Ait olduğumuz kültürün değerleri, değer ölçüleri inancıyla şekillenmişti. Aile en vazgeçilmez değerlerimiz içerisindeydi. Mahremiyeti vardı, sadakat, güven, fedakârlık gibi ilkeler üzerine bina edilmişti. Aynı zamanda namus, iffet, vakar, kadın, edep vazgeçilmeyen değerler içerisinde ilk sırayı alan değerlerdi.

Kültür emperyalizminin yoğun saldırısına maruz kalan coğrafyamızda gelinen nokta cidden endişe vericidir. Kadın hakları söyleminin arkasın sığınılarak kadının kadınlığına ait ne varsa yine en çok da kadınlar eliyle yok edildi ve yok edilmeye devam ediyor. Bu kadim coğrafyada, batılı batıl devletlerden ithal edilerek oluşturulmuş hukuk ve yönetim bu toprakların sahip olduğu değerlere taban tabana zıt olduğu için bize ait değerleri öğüttü. 

Modernist, feminist anlayışın kadınlığı çığırından çıkardığı günleri yaşıyoruz. Erkeğe tokat atan, okumaya bile utandığımız pankartlar taşıyan, cinselliğini pazarlayan, eşine kızınca evden uzaklaştıran, ekonomik özgürlüğün arkasına sığınarak erkeğin evdeki konumunu ve aile kurallarını hiçe sayan, çıkarılan yeni kanunlarla erkeği ömür boyu nafakaya mahkum ederek rahat (!) yaşamak için kasıtlı evlenip boşanan, kadın erkek eşittir sloganıyla kadın erkil toplumu ikame için mücadele eden, "eşitlik" yanılgısıyla erkeğin  yaptığı her işi yaparım inadıyla gücünü ve fıtratını zorlayan işlere bile burnunu sokan… Kadın her yerde  propogandasına kurban giderek evinden başka her yerde olanların sayısında ciddi artışlar var. Bunları nefse hoş gelen sloganlarla kabullendirdiler.

Kadına şiddette hayır!

Tamam elbette ki, hayır! Yegâne önderimiz veda hutbesinde bile “Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah'ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır" tembihinde bulunarak gitti Rabbine... Şiddetin tanımı, herkesin algısına bırakılınca ortaya çıkan tabloda "Neden” sorusunu bile psikolojik şiddet olarak değerlendirenler soluğu mahkemelerde alabiliyor. Kadına şiddete hayır lakin kadının erkeğe uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddete ne demeli? Kadın o denli öz güvenli ki(!) adama evde sevgi gösterme konusunda bile kendini mecbur hissetmiyor. (Bu konuda soru soran bir çok takipçimden biliyorum).

Erkek haksızlık yapmasın, şiddet uygulamasın tamam ama kadında şiddet uygulamasın, haddini duracağı yeri bilsin.

İslam'ın en çok üzerinde durup uyardığı kul hakkıdır. Kadınları boşayacaksanız dahi güzellikle ve hak yemden yapın emri yine İslam’ındır!

Peki bu sloganla kadın erkek arasına savaş sokanlar şiddeti körüklemekten başka ne yapmışlardır?!. Kadını ve erkeği birbirine düşman etmekten başka ne işe yaramıştır.

Kadın Erkek Eşittir! 

Kadın ve erkek, evet İslam der ki; insan olarak eşittirler ve birbirlerinden üstünlüğü  sadece "takva" özelliği iledir. Ama hak ve görevlerde bir derece farklılık vardır " Erkeklerin hanımları üzerinde bulunan hakları gibi, hanımların da kocaları üzerinde meşrû çerçevede hakları vardır. Şu kadar ki erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladır."(Bakara, 228) Ey kendini Müslüman addedenler; kadın erkek  sorumluluk açısından eşit değildirler. Evin reisliği "kavvam olan" erkeğe  aittir.

Eşitiz dendi toplumsal alanda kadına saygı kalmadı. Toplu taşımaya binin genç erkekler oturuyor yaşı daha büyük hanımlar ayakta seyahat edebiliyor. Sözlü olarak şahit olduğum şu cümle konuyu özetlemektedir. " Madem eşitiz..." Örnekleri çoğaltmak mümkün lakin aynı toplumda yaşandığı için görebilenler görüyor zaten.

Kadın ekonomik özgürlüğe sahip olmalıydı?

Kazanılan ekonomik özgürlük maalesef mutluluğu, huzuru, aile saadetini satın alamıyor. Kadını mutlu etmeye yetmiyor. Kreşlerde ya da bakıcılarda büyüyen çocuklarda ne acı ki " ANA" kucağının kazandırdığı şefkat, güven, emniyet hissi gibi birçok noktada eksik bırakıyor. Kişiliğin gelişmesine maddi her şeyin var olması çare değil çünkü. Kaldı ki günümüz tüketim çılgınlığına ayak uydurma adına kadının " Kazandığı bezendiğine yetmiyor.” Adeta haz tutkusunu tatmin etmek için alışveriş yapılıyor lakin tatmine ulaşılması ne mümkün! Çünkü ruh, iç huzuru, kalp mutmainliği ancak fıtrata uyumla mümkündür. "Dikkat edin, kalpler ancak Allah’ın zikri ile huzura kavuşur." (Rad, 28) Kaldı ki kadının ekonomik gücünün olması haram değil onun hakkıdır. Mülkün yegane sahibi olan Allah (cc) parayı nerden ve nasıl kazanılması gerektiğini de nasıl harcanması gerektiğini de kitabında hükme bağlamıştır, e tabi inananlar için...

Kadının çalışması, para kazanması sahip olduğu değerleri yerle bir etmeden olabilecekse olmalıdır. Kadını evine, kendine yabancılaştıran bir şey onun özgürlüğü olabilir mi?

Kadın özgürleşmeliydi(!)

Hayasızlığın adı özgürlük diye konunca okumaya/yazmaya utandığımız nice ahlaksız pankartları utanmadan taşıyan kadın cinslerine tanıklık ediyor bu topraklar.

Konu kadın özgürlüğü olunca(!) televizyon ekranlarında evli olduğu halde rahatlıkla erkeğini aldattığını söyleyen çığırından çıkmış kadınlara şahitlik ediyor bu topraklar!

Özellikle de İstanbul sözleşmesi ve aile ile ilgili son çıkan kanunların verdiği rahatlıkla kadın çılgınlığının önü alınamayacak endişesini taşıyan ehli vicdan insanların çığlığı duyulmuyor, duyulamıyor. Çünkü kadın dernekleri organize olarak hep birden bu çığlığı bastırıyor. Hırsız, yolsuz elini kolunu sallayarak gezerken, genç evlendi diye binlerce erkek hapishanede üstelik mutlu bir aile olduklarını ifade ettikleri halde. (Kadının şikâyeti de yok).

Bu kanunlara imza atanların en yetkilileri de kadın! Başta dedik ya batıdan ithal kanunlar bu toprakların bünyesine asla uygun değildir.

Kültür emperyalizmi Kadının kadınlığını, ana olma vasfını elinden alıp onun yerine eline sahte haklar tutuşturdu...

Kimlik tercihi önemlidir!

Bir de şimdilerde hem Müslüman hem feminist olduklarını iddia edenler var. Soruyoruz, madem Müslümansınız neden Allah'ın kadın hakları diye taksim ettiği hukuka rıza göstermiyorsunuz? "De ki: -Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" (Bakara, 140)

Feminizmin kadına verdiği sözüm ona hakları, İslam’ın kadına verdiği haklara tercih edilmesinin İslam'ın kadına verdiği hakları beğenmeme, yeterli görmeme veya hitap ettiğini düşünmeme dışında manası nedir?

Feminizm Avrupa’da “Kadın eziliyor" diye ortaya çıkmış bir tepkiyken bugün erkek düşmanlığına dönüşmüş durumdadır. Bu fikir akımı bizim değil, ithaldir. Zira bizim değerlerimizde kadın kadınlık erkek erkekliğin savaşını vermez. Her ikisi birbirlerinin eksikliğini tamamlayan bir bütünün parçalarıdır. Biri Olmazsa diğerinin anlamı yoktur. Çünkü insanlığın neslin devamı ikisinin var oluşuna bağlıdır.

Sözün özü;

Batıdan ithal kanunlar bu toprakların bünyesine asla uymadı uymayacak.

Batıdan ithal kanunlar asla bu ülkenin "anasına" huzur vermedi veremeyecek!

Batıdan ithal kanunlar bu toprakların karakterine örfüne savaş açmış kanunlardır.

Cephe savaşında düşmeyen ülke kültür savaşında yenilmiş durumdadır.

Oysaki İslam ile şeref bulmuş bu topraklarda kadının adı "Kul" dur.

Özgürdür; Sadece Allah’a kuldur. Hiçbir şeye esir değildir.

Özgündür; Kimliği, kişiliği, davranışı, duruşu kendine hastır. Asla ithal ve taklidi değildir.

Öncüdür; İlk iman eden Odur, İlk şehit olan da Odur.

Örnektir; Kur'an'a konu olup örnek gösterilmiş ve Allah'ın övgüsüne mazhar olmuş.

Övgündür O.

Bu topraklarda kadının adı Ana'dır.

Cennet ayakları altına serilmiştir. Çocuğunu doğurup onu kul yetiştirendir. Beşiği sallayan elleri dünyayı sallayandır.

Bu topraklarda kadının adı eştir!

Kocasına hizmet etmekten gocunmaz bilir ki iyi kadınlar itaatkâr olanlardır. Evinin direği sarsılmasın diye fedakarlığını, sadakatini esirgemeyendir. Aile mahremiyetine önem verendir. Eş olan kadının birinci derdi ailesini sağlam temeller üzerinde ayakta tutmaya çalışmaktır. Önce çocuklarını sonra ümmetin çocuklarını erdemli yetiştirmenin kaygısıyla eğitimin çabası içerisinde olmaktır. Kul olan kadın Allah'tan razıdır, Allah da ondan razı olacaktır...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !