Kainatta yegane Hakim olan Allah,kainata yön veren ve kainata yasalarını vaaz edendir.Elest bezminde "Rabb" olarak Allah´tan başkasını kabullenmeyeceğinin,bireysel ve toplumsal konularda çevreden, dış etkenlerden etkilenerek başkalarını rabb telakki etmeyeceğinin sözünü veren insandan istenen , yalnızca Allah´a kulluktur. Diğer bir deyimle hayatta yalnızca Allah´ı otorite bilmek ve Tevhid ekseninde bireysel ve toplumsal değişim ve gelişimi sürdürmesidir...Allah ile yapılmış olan bu anlaşmayı Kur´an bize şöyle bildirmektedir.. "Rabbi, Ademoğullarının sırtlarından soylarını çıkardı ve onları kendilerine şahit tuttu. -Ben, sizin Rabbiniz değil miyim? dedi. Onlar: -Şüphesiz sen bizim Rabbimizsin, biz de şahidiz, dediler. Kıyamet günü, "Bizim bundan haberimiz yoktu" dersiniz diye..." (A´raf 72)...insanın yaratılış gayesi zariyat suresinde net,öz bir ifade ile bildirilmiş ve şöyle buyrulmuştur.." Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."(zariyat.56)

Bu gaye üzerine yaratılmış olan insan zamanla gayesini unutmuş,verdiği söze ihanet etmiş ve Dünya çürüme yönünde değişime sahne olmuştur ...Elçilere karşı takınılan duyarsızlık,umursamaz,önemsemez tutumlar ve kendilerini Tevhid´in ön gördüğü değişime tabi tutmayanların sonu, ilahi yasa (sünnetullah) gereği helak ile neticelenmiştir. Dönemsel olarak vuku bulan toplumsal yozlaşma ilahi ikazlara maruz kalmış ve yeni bir elçi ile unutulan ahd hatırlatılmıştır..Toplumsal değişimin mimarları olan peygamberler,toplumun imani konuda şirke bulaştığı,siyası anlamda Fravun ve tağutların hükmü altına girdiği,sosyal olarak özellikle aileyi yok eden zina,flört gibi her türlü hayvani ilişkiler yaygınlaştığında,ahlaki olarak erdemi kaybettiklerinde , insanları,insan menşeli beşer ideolojilerinden, Allah´ın eşsiz yasasına davet etmişler ve toplumun Tevhid ile değişimine öncülük etmişlerdir..

İnsanı akıl etmeye davet etmiş,düşünmeye sevk ederek sormuşlardır

"Yoksa istedikleri cahiliye düzeni midir? Kesin inançlılara göre Allah'ın düzeninden, Allah'ın verdiği hükümden daha iyi kim hüküm verebilir"(Maide 50)...

Bu bağlamda, Tevhid çağrısı tüm hayatı kapsayan bir çağrıdır.. Hayatta hiçbir alan yoktur ki Allah´ın o alan hakkında vaaz ettiği bir emir olmasın...Son din olarak gönderilen İslam, evrensel bir özelliğe sahiptir ve bu özelliği ile tüm çağlarda müsbet anlamda değişimin,nicelik ve niteliğinin nasıl olması gerektiğine cevap verir,yol gösterir...Emir/kanun/hüküm Allah´tandır,uygulanış biçimi de O´nun kutlu elçisi Rasullulahtan(sav).." And olsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir."(Azhab.22)

Değişimde, ilahi emirleri baz almayanların neticesinde dünya kan gölüne dönmüş,toplumun nüvesi olan aile kurumu ciddi bir şekilde yara almış ve artık cadde ve sokaklardan, her kesim şikayet eder bir duruma gelmiştir... Şirkin doğal sonucu olan toplumsal yozlaşmadır.Şirk sistemi, kimi zaman Atalar kültürü,kimi zaman modernist, kimi zaman çağ atlama vs olarak İnsanoğlunun önüne değişik çağlarda,değişik isimlerle çıkmış,vahiy ile beslenmeyen yürekleri hemencecik aldatarak değişimlerine sebep olmuştur...Çağımızda ise modern putlarla,modern şirkin pençesinde imanlar can çekişmededir..Değişimi çürüme yönünde sürdüren insanlık, vahye sırt çevirmeyi gelişme olarak ad etmekte doğal olarak ta gün geçtikçe çürümektedir... Değişim elbette önemlidir ama her değişim kabul edilemez.. Zira tohumu toprağa koyduğunuzda, Yeşermesi meyveye durması da bir değişimdir, çürüme yönünde gösterdiği değişimde bir değişimdir , fakat,çürüme yönünde olan değişim, istenen kabul gören değildir..

Burada önemli bir sorun/problem var,o da algı körlüğü yaşayan çağın, çürüme yönündeki değişimi, gelişim zannetmesidir..

Allah´ın kulundan istediği,kutlu elçilerinin öğrettikleri değişim; "Tevhid"İle değişimdir"...

Tevhid kelimesi olan "La ilahe İlla Allah", hayatı, her yönüyle ilahi sistem doğrultusunda değiştirmeyi/değişmeyi ön görür. Bu, istisnasız hayatın her alanını kapsar.Bireyden başlar ve bunun için de "Dinde zorlama yoktur" ve tercih ile kabul esastır..Kabul eden bireyin değişimi ,

Önce İmanda istenir..

imanını her türlü şirkten,bidattan,hurafeden arındırıp arı duru bir Tevhid inancı doğrultusunda inancını değiştirmesi gerekir..

Tevhid ile değişim amellerde istenir !.


Amel namaz ,oruç,hac gibi özel ibadetleri de ifade etse de esasında iş demektir. Hayattaki tüm işlerin ölçüsünü şeklini,nasıllığını Allah´tan alıp,niyet olarak ta O´nun rızası için yapmayı ifade eder. Bu bağlamda alış veriş bir amel olduğu gibi,evlilikte bir ameldir. Boşanma da bir amel olduğu gibi miras bölmede bir ameldir. vs...

Ve yine Tevhid ile değişimi istenen, ahlaktır!..

Ahlakın birey ve toplum için faydası izah ve ispat istemeyecek kadar sarihtir...

Ahlak için vaaz edilen özellikler hem birey, hem aile ve hem de toplum için huzur ve saadet adına olmazsa olmaz ilkelerdir...

Özetle Tevhid , değişimi hayatın tüm umdelerinde, en ince noktaya kadar ön gören ilahi bir sistemdir..Bireyden başlar.Önce yüreklerde kurar hakimiyetini. "La" ile başlar temizlik ameliyesine..Önce tüm putlar,putçuklar,putlaştırılanlar,şirk kokan düşünceler,tağutlar, beşer ideolojiler temizlenir iman ile...

Sonra ihlas elbisesi giydirilmiş,ihsan gözlüğü ile hayat düzene konur ve değişir bir bir tüm ameller..Ve sonra kişisel gelişim için,Ahsen olan ilkeler omuzlanır bir bir.. Ve koyulur yola tevhid yolcusu, Yükü ağır,yolu uzun olsa da varacağı yer cennettir.. Şahadet diplomasını almanın başka yolu yoktur...


Şayet toplumlar Tevhid ile top yekun değişmez/kendilerini değiştirmezlerse Allah onlar hakkındaki hükmünü değiştirmez

"İnsanoğlunu arkasında ve önünde takip edenler vardır; Allah´ın emriyle onu gözetirler. Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir toplumun kahrını dileyince artık o geri döndürülemez. Onların Allah´tan başka koruyucusu da yoktur."(rad:11)


Sonuç olarak insan, niçin yaratıldığını unutmadan,elçilerin öğretisine uyup Tevhid ile değişmedikçe Allah onların hallerini değiştirmeyecek..Çürüme yönündeki değişim sonucu olarak, ilahi yasa gereği önceki toplulukların başına gelenler kaçınılmaz olacaktır.Zira İlahi yasa böyledir..



Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !