Tevhid kelimesi önce inkârla başlar.”La” kapsamına giren hususlar inkar edilmeden “illa” kapsamında olan kabuller gerçekleşmiş olmaz.

Peygamberlerin çağrısı açık ve nettir "La ilahe illaAllah".  Bu kelime iki bölümden oluşur birinci bölüm red ikinci bölüm  kabuldür.Red kapsamında olanlar ilah,rab,endad ve tağut hükmünde olanlardır.

a:İlah kapsamında olanlar. “İlah; kendisinden korkulan, çekinilen umut beklenilen, talepte bulunulan, yüceltilen, sevilen, tevekkül edilen, dua yapılan, dolayısıyla kendisine itaat edip isyan edilmeyendir. Kavramın manasını içeren her hangi bir husus Allah'tan başkasına verilirse  - kime  neye verilirse verilsin -  o, ilah tutulmuş olunur.

"Allah: -İki ilah edinmeyin, O, ancak tek ilahtır. Öyleyse benden korkun, dedi."(Nahl:51).Başka bir ayette şöyle buyrulmuştur;

"Medyen’e de kardeşleri Şuayb’i (gönderdik). -Ey halkım, dedi. Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik yapmayın. Ben, sizin bolluk içinde olduğunuzu görüyorum. Ve ben, sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum."(Hud:84).
İlah, korkulandır. İlah, en çok sevilendir. İlah, itirazsız itaat edilendir. İlah, boyun eğilendir.. Üstat Said Havva “İslam” adlı kıymetli eserinde “La İlahe İllallah”ı bozan ve insanı şirke düşüren yirmi madde zikretmiş ve bunları bir bir delillendirmiştir. Onlardan bir kaçı şunlardır;

1)    Allah’tan başkasına tevekkül etmek,

2)   Allah’tan başkasına ibadet etmek,

3)   Allah’tan başkasına; emretme ve yasaklama, helal etme ve haram kılma, kanun çıkarma ve hâkimiyet yetkisini vermek.

Mümin sadece Allah 'a boyun eğer.O'ndan başka otorite kabul etmez.O'nun hükmünden başka hüküm kabul etmez.O'ndan başkasına tevekkül etmez.Tevekkül  kapsamına giren her manayı yalnızca Allah'a has kılar...

b.Rab kapsamında olanlar: Sözlükte "Rabb" kelimesi; mâlik, yaratıcı, sâhip, bir şeyi ıslâh eden, terbiye eden, efendi anlamlarını ifade etmektedir.

  "Deki; 'Ey kitap ehli, sizinle aramızda ortak olan şu söze geliniz: Sırf Allah'ın kulluk edelim, hiçbir şeyi O'na ortak koşmayalım ve Allah'ı kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim"(al-i İmran.64).

Ve yine  Tevbe suresi 31. ayette şöyle buyurulmuştur;

"Onlar, Allah’tan başka; alimlerini, din adamlarını ve Meryemoğlu Mesih’i de rabler olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı. Ondan başka ilah yoktur. Allah, koştukları şirkten uzaktır".

Din bilginini rab edinmek!. Kiminiz kiminizi rabler edinmeyin!. Bu ilahi uyarılar elbette boşuna değildir.İmanı ilgilendiren  bu kavramların ihlalinin mazereti yoktur. İlim elde etmeden de  bu önemli kavramların kapsamını anlamak  mümkün değildir.Hahamları rab edinmekle "Allah dostu" diyerek bir din bilginini rab tutmanın arasında zerre fark yoktur.

c.Endadlar. O, sizin için yeryüzünü döşedi ve gökyüzünü bina etti. Gökten su indirip onunla size rızık olsun diye ürünler yetiştirdi. Öyleyse, bile bile Allah’a  endad edinmeyin"(bakara:22)

Endâd" kelimesi, "nidd"in çoğuludur. Nidd: Misil, denk, eş, benzer demektir."Bütün bunları yaratan, bütün bu nîmetlerle sizi perverde eden Allah’tan başka bir İlâh olmayacağını bilip dururken, Allah’a nidler, eşler, ortaklar aramaya, bulmaya kalkmayın! Rızasını ka­zanacağınız, kendilerine kulluk edeceğiniz, hayat programlarınızı kendilerine sora­cağınız, sistemlerini sistem kabul edeceğiniz Al­lah’tan başka Rabler, Allah berisinde efendiler bulmaya kalkma­yın! Veya Allah’ı sadece ha­yatın bazı bölümlerine karışan, ama öbür bölümlerde yetkisiz kabul etmeyin! Namazınıza karışan, ama kılık kıyafetinize karışmayan, Oru­cunuza karışan, ama hukuku­nuza karışmayan, mescidinize karışan, ama kazanmanıza, harca­manıza, çocuklarınızın eğitimine, sofranıza, ev tefrişlerinize, dü­ğününüze derneğinize, okumanıza yazmanıza, meslek seçimi­nize karışmayan bir Allah kabul etmeyin. Hayatınızın bazı bölüm­lerine karışan, Allah dışında o bölümlerde söz sahibi olan varlıklar, efendiler, amirler bulmayın! Diyor Rabbimiz. Ve yapılan iş de bu­dur Allah korusun bugün".(Ali Küçük.basairul Kuran tefsiri)

d.Tağutlar. Ayette şöyle buyrulmuştur;

"Dinde zorlama yoktur. Hak yol, batıl yoldan apaçık ayrılmıştır. Kim tağutu tanımayıp, Allah’a iman ederse, muhakkak ki o (kimse) kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."(Bakara:256) "Tağut", "tuğyan (azgınlık)". Gerçeği çiğneyen, Allah'ın kulları için çizdiği sınırı aşan düşünce, sistem ve ideoloji anlamına gelir. Bu düşüncenin, sistemin ve ideolojinin Allah'a inanmaktan, O'nun koyduğu şeriatından kaynaklanan bağlayıcı bir kuralı bulunmaz. İlkelerini yüce Allah'ın direktiflerine dayandırmayan her sosyal sistem, yüce Allah'ın buyruklarından kaynaklanmayan her kurum, her düşünce, her edep kuralı ve her gelenek bu kategoriye girer, bu kavramın kapsamına girer. (Seyyid Kutup.Fizilalil Kur'an).

Yusuf el-Kardavi de tağutu şöyle açıklamıştır; "Allah'ın şeriatı ile çatışan bütün gelenekler, rejimler, zâtında güç görülen eşya, insan ve putlar tağuttur.Tağut, kulun haddi tecavüz ederek, ibadet ettiği, tâbi olduğu ve itaat ettiği şeydir.Her kavmin tağutu, kendisine hüküm götürdükleri, huzurunda muhakemeleştikleri, ibadet ettikleri, tâbi oldukları, yalnız Allah'a itaat edilmesi gerektiği yerde itaat ettikleri kimse veya varlıklardır. Bunların ve bunlarla ilişkisi olan insanların durumlarını düşündüğümüz zaman, insanların çoğunu Allah'a ibadet ve itaatten yüz çevirmiş, tağutlara ibadet ve itaat eder halde görürüz. (Tevhidin Hakikati, s. 57). "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde mahkemeleşmek istiyorlar. Oysa, onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan, onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor."(Nisa:60).

 "Allah'ın indirdiği hükümlerim karşısına dikilen,ayaklanan,Allah'ın emirlerine mukabil yeni hükümler icat eden her varlık,Allah'tan başka itaat edilmesi istenen herhangi bir şey,ister bilerek,isteyerek itaat etsinler,uysunlar,isterse zorla,tehditle boyun eğsinler,her iki halde de bu uyulan ve itaat edilen şey tağuttur.Bu nesnenin insan olmasının,şeytan olmasının,put olmasının yahut da bunlardan başka bir şey olmasının bir ehemmiyeti yoktur" (Medeni Vahşet.Hüsnü Aktaş).

Açıklamalar üzerinde düşününce tağut “Allah'ın koyduğu sınırı aşan, hükümlerine rağmen hüküm icat eden her şeydir” sonucuna ulaşılmaktadır.Demek ki iman dairesine girmeden evvel tağut hükmünde olan ideolojiler, gelenekler, düşünce sistemleri, kemalizm, feminizm, laisizim vb “izm”ler  red ve inkar edilmesi iman için olmazsa olmaz şarttır. Reddetmek  isyanı, tabi olmamayı, itaat etmemeyi beraberinde getirir. Allah'ın emirlerine rağmen hayata şekil vermeye kalkan her türlü hayat tarzı tağuttur. Demokrasi ve modernizm gibi kavramlar da bu bağlamda masum olmayan ve reddedilmesi gerekenler arasındadır. Bu nedenle  basite indirgenerek "Modaya uymak" tabiri kabul edilemez. Moda hayatı,giyimi,ekonomiyi vs şekillendiriyor mu?  evet. Evini,eğlenceni,elbiseni şekillendiriyor mu? evet!.Bu şekillenme  Kur'an öğretisine  aykırılık arz ediyorsa işte orada Allah'ı bırakıp adı ne olursa olsun tağuta itaat etme gündeme girmiş olacaktır. Tağutu reddediş sadece sözle olmaz.Dil,fiil ,duygu,anlayış kavramlarından  her biri tağutu reddedip ;tevhide hicret etmek zorundadır.Değilse  günümüzde yaygın anlayış olarak tağutun reddini sadece "Oy" kullanmaya indirgemek  meselenin özü değildir.Ayet-i kerime’de şöyle buyurulmuştur. “Ey Muhammed! Hevesini kendine İlâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?”(Furkan:43). Demek ki tağut, Allah'ın koyduğu sınırı aşan  her bir kimsedir.

Ana ve babadır, evlatlarına Allah'ın koyduğu sınırı aşan ilkeler prensipler dayatan.

Yönetimdir Allah'ın koyduğu hükümler dışında hükümler icat eden.

Toplumdur Allah'ın koyduğu sınırlar dışında örfler,adetler,gelenekler dayatan.Kişinin kendi nefsidir Allah'ın koyduğu sınırlar dışında kendine ilke prensipler edinen.

Bu bağlamda aklımıza takılmadan edemiyor ;”dışarıdakileri reddettik,ya içerdekiler?”..Nefsimizin tahakkümünden haberimiz var mıydı?..Yoksa nefsi hesaba çekme bir takım akımların işi miydi?..Kur’an ‘da bahsedilen tevazu, hoşgörü, af gibi enfes ahlaki ilkeleri kimlere terk etmiştik?..Ya da Tevhid;

-Uluhiyette

-Rububiyette

-Ubudiyette

-Muamelatta olmalı değil miydi?.Ya ahlakımızın Hakimi kimdi?. Nefsin muhasabe edilmesi bugün değilse ne zaman?!.

 

Ve Mümin tüm bunları reddeden Allah'ın kulpuna sıkı sıkı yapışandır "Hak yol, batıl yoldan apaçık ayrılmıştır. Kim tağutu tanımayıp, Allah’a iman ederse, muhakkak ki o (kimse) kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."(bakara:256)

 

(Misak Dergisi için yazılmıştır)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !