SORUŞTURMA

 

TESETTÜRDE YOZLAŞMA TEHDİDİ İLE NASIL MÜCADELE ETMELİYİZ? / Haksöz Dergisi

 

1-      Kemalist sistemin uzun yıllar boyunca dayattığı tesettür-hicap yasağı hususunda önemli aşamalar kaydedilmesine ve başörtüsünün daha önce hiç rastlanmadığı pek çok alanda yaygınlaşmasına rağmen toplumsal yapıda gözle görülür bir gevşeme, bir gerileme olduğuna dair tespit ve eleştirilere katılıyor musunuz? Bu konudaki gözlemleriniz nelerdir?   

CEVAP: Bismillahirrahmanirrahim.

Evet katılıyorum! Müslüman hanımlar Kemalist sistemin dayatmasından çok çektiler; ama o dönem direndiler de! İslami mücadelenin toplumsal yönü sadece başörtüsünden ibaret değildir; ama bununla da bir kazanım elde  edilmişti. Zorluk bir imtihandır; tıpkı rahatlığın bir imtihan olduğu gibi. Daha sonra malum süreç yaşandı ve nihayet bir genelge ile  başörtüsü serbest bırakıldı. Sonra gelen bu rahatlamayla imtihan edildik/ediliyoruz. Serbestlik veya rahatlamayla birlikte gevşemelerin olduğu tespitler bir realite ne yazık ki! Yasağın yoğun yaşandığı dönemlerde okula alınmıyor, polis  ile engelleniliyordu hatta başı açık olmayanın hastaneye kabul edilmesinde bile zorluk yaşanabiliyordu. Oğlunun askeri gazinosunda olan düğününe alınmayan anne haberleri yansıyordu televizyonlara. Bununla beraber genel anlamda   direniş vardı ve tesettür kimliğin bir parçası görülüyordu kanaatindeyim. Yönetimin muhafazakarların eline geçmesiyle gelen rahatlamada sadece okula değil; meclise dahi girildi ama ne yazık ki toplumsal fotoğrafımız ortada. Müslüman kadın her yerde olma çabasıyla, başındaki örtüyle her şeyi yapabilme özgürlüğünün var olduğu algısıyla hareket ediliyor. Üzgünüm ama yıllarca baskılanmanın ezikliğiyle adeta kompleksli bir durum yaşanıyor maalesef. Modernleşme   anlamında değişimin hızına yetişilemiyor. Modern kültürün etkisi birçok konuda hayatımızı etkilediği ortada. Bununla beraber farz olan tesettür algısında da modern kültür baskın olarak görülüyor.

Oysa ki Müslüman'ın hal ve davranışları kendine (İslam'a) özgüdür. Allah (cc): “Siz  herhangi bir kadın gibi değilsiniz.” (Ahzab:32) diye beyan ederken, devam ayetlerde de bu uyarının toplumsal hayatta tüm davranışlara bir sınır getirdiğini görüyoruz. Acı gerçek ki ayetlerin resmettiği toplumsal bir görüntüyü kaybettik.

 

2-      Eğitim ve iş hayatında yasağa karşı onurluca direnen bazı annelerin kızları, hatta bazen kendileri, maalesef şimdi hicabı değersizleştiren bir tutum içinde görünüyorlar. Kuran’ın açık bir emri ve Müslüman kadının hayat tarzı olan hicabın algılanmasına dönük bu zafiyete ne tür faktörler sebebiyet vermiştir?

 

Cevap: Tek bir faktör yok şüphesiz; birçok faktör var. Öncelikle hayatın imtihan olduğu bilincinin zayıflaması. Hayatı vahyin çerçevesinden okumama veya okuyamama en büyük etken diye düşünüyorum. Tevhid, hayatın tüm  alanlarında Allah'ın koyduğu sınırları korumaktı; bu hassasiyet yitirildi. İmtihan bilincinin ve hesap günü şuurunun  zayıf olması en büyük etken. Allah (cc): "Allah ki, hanginiz daha güzel amel yapacak diye sizi imtihân etmek için ölümü ve her iki âlemde hayatı yaratmıştır."(Mülk:2)

Kimi anneler kendi engelleri sebebiyle hayallerine ulaşamayınca, çocuklarım ulaşsın diyerek tavizlere göz yumuldu. Ben çektim kızım çekmesin yaklaşımı da baskın. Genelleme yapılamaz belki ama bu düşüncede olan anne sayısı az değil maalesef. Diğer taraftan "Bir yerlere gelme" anlayışı ile ölçülerin ala bora olmasına göz yumuldu. Biz her yerde olmak zorunda değiliz; tek olacağımız yer Allah'ın razı olduğu yer olmalıydı/olmalıdır.Rabbimiz, kullarını darlık ve zorluklarla da, bolluk ve rahatlıkla da imtihan eder. Yasaklar bir imtihandı, şimdiki rahatlık da bir imtihandır. Bu bilinç diri tutulmadığı zaman dünyevileşme içten bile değildir.

       Yine seküler algılarla dinin yorumlanmasının da ciddi bir etken olduğunu düşünüyorum. Geleneğe ya da klasik fıkha karşı çıkıldı; fakat güncel "içtihatlar" ilhamını moderniteden aldı. Allah (cc) emirlerinin uygulanması hususunu tamamen kişisel tercihlere bırakmamıştır. Tesettür konusunda şekil olmasa da sınırlar bellidir.

Yine elde edilen makamların verdiği sarhoşluk -insan sadece içerek sarhoş olmaz- Konum sahibi olmak gibi bir put icat edildi. Dünyanın tüm konumları kulluk konumunun altındadır  bu sıralama karıştırıldı diye düşünüyorum.

Ve yine karşı taraftan kabul görme çabasının da yozlaşmaya  ciddi etken olduğunu düşünüyorum. Biz de moderniz diye kendimizi paralamaya gerek yok. Allah (cc) buyuruyor:"Sen onların inanç sistemlerine uymadıkça, ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden memnun olmayacaklar. De ki: Dinleyin! Asıl doğru yol Allah'ın yoludur."(Bakara:120).

Halk dilinde de bu durumu ifade eden  "Ağzımla kuş tutsam yaranamıyorum." diye bir deyim vardır. Modernizmin bir din olduğunu söylemeye hacet bile yok. Ölçüleri kendinin olsun, bize İslam yeter. Bilgi, bilinç ve inancının zayıflaması başlıca etkenler diyebilirim.

 

3-      Ülke içinde ve evrensel düzlemde yaşanan siyasal gelişmelerin bu duruma doğrudan ya da dolaylı bir etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Cevap: Siyasal gelişmelerin kitleler üzerinde etkisinin olmadığı hiçbir dönem yok bana göre. Siyasi gelişmelerin ve medyanın kitleler üzerinde her dönem çeşitli etkileri var oldu. Bu dönemde de tesettür algısına olumsuz etki yaptığını düşünüyorum. Dünyada İslami fobinin yaygınlaşması ya da yaygınlaştırılmasının, bu bağlamda hassas yaşayanlara "Aşırı " olarak yaklaşılmasının, ılımlı Müslümanlık algısının benimsetilmesi vb gibi yaklaşımların evrensel bazda yozlaşmaya etki ettiğini düşünüyorum. Tabi diğer bir husus da dünyada hemen tüm ülkelerin kıblesinin batı olması, yönlerinin batıya dönük olması uyum konusunda algıyı  besliyor.

Ek olarak ülke bazında ise siyasilerin eşlerinin alabildiğine modern bir görünümle hareket etmeleri örneklik açısından yeni nesli etkilediğini düşünüyorum. Türkiye'nin yönü de  "Örneklik" konusunda batıya dönük. Yön batıya dönük olunca  batı ile aynileşme çabasına giriliyor. Bunun da algılara, düşünce tarzına, yaklaşımlara ve dolayısıyla eylemlere etkisini kimse inkar edemez.

4-      Başörtüsünü gerçek manada tesettürün bir parçası kılmak ve toplumda yeniden bir hicap bilinci geliştirmek için neler yapılmalıdır?

Cevap: Eğitim, eğitim ve yine eğitim. "Bilenler (farkında olanlar) ile bilmeyenler bir olur mu?"(Zümer:9)  Peygamberimiz bir keresinde kendisini taşlayanlar için: "Bilselerdi yapmazlardı." diyerek bilginin, daha doğrusu bilincine erilmiş bilginin, insanın eylemini doğru şekillendireceğine işaret ediyor. Bu konuda ailelere, sivil toplum örgütlerine ve tabi ki eğitim sistemine büyük görevler düşüyor. Ama ne yazık ki eğitim sisteminin normları fıtrat ile uyumlu değil. Batının seküler algısına dönük olan yönün, kendi değerlerimize dönmesi şart!

Zor gözükse de imkansız değildir. Sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek oluşturacakları platformla -Tesettür Niçindir?- Tesettür kimliktir-Nasıl ve Niçin Tesettür?-vb üst başlıklar altında yoğun bir seferberlikle çalışma yapılabilir. Teşekkür ediyorum...

Haksöz dergisinden alıntıdır.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !