İslam nazarında  toplumlar ikiye ayrılır. İslam toplumu ve cahiliye toplumu. İslam’ın hakim olduğu, yönetimde İslami kuralların geçerli olduğu toplumlar İslam toplumudur. İslam’ın hakim olmadığı  diğer toplumlar adı ne olursa olsun İslam nazarında cahiliye toplumudur.   Bütün peygamberler cahili toplumlara gönderilmiş ve topluma  tevhidi ilan etmiş, çağrı yapmışlardır.İlahi vahye muhatap olan insanın çağrıldığı Tevhid, insanın ilk önce kendisini değiştirmesini ister. La bir terk ediştir.Tevhid  yanlış inanışları, atalar kültürünü, negatif ahlakı, menfi duyguları ve bid'at amellerin terk edilmesiyle yükümlü tutar La diyeni…Son peygamber ile dillendirilen Tevhit çağrısının ilk gelen ayetlerinde  net bir biçimde şu mesaj  okunmaktadır... “Çağrıya, değişime önce kendinden başla”… Kendisini değiştiremeyenler elbette  dünyayı değiştiremezler. Dünyayı değiştirmek isteyenler önce kendilerinden başlamak zorundadırlar. Bugün Müslümanların arasındaki sorunların, dünya yüzünde her hangi bir  bölgede  İslam toplumunun oluşamamasının altında yatan nedenlerin en önemlilerinden biriside, kişinin  Tevhit ile değişime önce kendisinden başlamamasıdır. Ailelerimizde  Tevhid ile değişim sıkıntısı varsa  orada ana ve babanın önce kendisini kontrol etmesi gerekir. Elbette bunu söylerken bilinçli küfrü tercih eden evlatların suçu ,aile bireylerinindir demek istemiyoruz. Müslüman olup ta halini düzeltemeyen  çocuklara aile bireylerinin  rol model olması..
 İslam toplumunu oluşturmak, iman edenlerin üzerinde bir sorumluluktur. İslam toplumuna giden yol nefislerde olanın ilahi emirlerle terbiye edilmesinden başlayacaktır. İlk inen ayetlerde gecenin ihya edilmesine yönelik emirler, nefislerin  gelen vahiyle değiştirilmesine yönelik hikmetler taşıyordu…
“Gece kalk tertil üzere Kur’an oku”…”(Müzemmil-1-4)
Vahyin bu ikinci döneminde ruhun daha fazla bir gelişme kaydetmesi, ünsiyet sağlayıp ilâhî tecellilere aralıksız ayna olması ve Allah'ın en son mesajı olan Kur'ân'ı teblîğ edip neşretmekte sarsılmaz bir azim ve manevi kuvvete erişmesi için gece ibâdeti çok gerekliydi. O bakımdan gerek Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, gerekse Ashab-ı Kiramın bir yıl süreyle kalkıp gecenin yarısını veya çoğunu, ayakları şişinceye kader ibâdetle geçirmeleri farz kılınmıştı.(C.Yıldırım tefsiri)
Geceye davet vardı  “Çünkü gündüz senin için uğraşı vardır “…
Gündüzün uğraşısı toplumun  ıslahı için yapılacak çalışmalardır. İslam daveti bireyden başlayıp ve biz anlayışı ile devam ederek İslam toplumunu meydana getirir. Müminlerin tek vücut olmaları ve birlikte  hareket etmeleri esastır. Farz olan bir ibadettir cemaat halinde İslam toplumunu kurmak/oluşturmak…
Bu kadar net deliller varken  İslam adına öbek öbek oluşturulmuş   toplulukların varlığı ne ile izah edilebilir ki?!.
  Bir arada  birlikte hareket etmeye  en büyük engel nefislerdir. Dar-ul  Erkam'da  nebevi tedrisattan geçmiş olan Sahabelerin Tevhid sancağını nasıl birlikte ayakta tuttukları   tarih okuyanların malumudur… Bir arada durmaya en büyük engel nefislerin  ilahi terbiye ile terbiye edilememesidir. Nüzul sırasında ilk sırayı alan ayetlerde bu arınma öğütlenmiş  ve sonrada mücadele için start verilmişti.
“Ey örtüsüne bürünen kalk ve uyar. Rabbinin büyüklüğünü an. Elbiseni temiz tutmaya devam et. Rics (Murdar) olan şeyleri de terk et”. (Müddessir.1-5). Müfessirlerden  bazıları bu konuda çıkarılmış emirleri şu şekilde sıralamışlardır.
1:Ey Örtüsüne bürünen silkin ve kalk!.
Endişeyi, tembelliği, engelleri  kaldırıp atmak ve kalkmak!. Niçin kalkılacaktır elbette kalk ve dur emri değildir bu emir. Gece yürüyüşünde tertil üzere Kur’an oku emri veren Rabbimiz okunanlardan alınan mesajı  başkalarına taşıma  emrini veriyor ki bunun adı Allah yoluna cihaddır!. Önce ilim için kalkılacak  sonra da alınan ilmin gereği olarak toplumsal ıslah için… Cihad her mükellefe farz olan bir ibadettir… Allah yolunda  mücadelede kadın ve erkek her mükellef kişinin üzerine farzdır. Cihadın bir çeşidi olan kıtal ise genel anlamda  erkekler için farz olan bir ibadettir… Buradaki kalk emri kıtal için değil tebliğ içindir. Hele de hak ve batılın bir birine karıştığı, eksen kaymasının hızla yaşandığı, fesadın toplumsal ahlak haline geldiği şu zamanda hiçbir inananın boşa harcayacağı  bir dakikası bile yoktur. İslam toplumunu kurmak gibi bir görev yüklenmiş olan Mümin muvahhidler itikadı olmayan tüm görüş ayrılıklarını bir yana bırakarak birlikte aynı yöne doğru çalışmalarını sürdürmek zorundadırlar. Değilse parça parça yürütülen bir çoğunun lokallikten kurtulamadığı  çalışmaların sadra şifa olması beklenemez…

2. Batıl Yolda olanları  Uyar!.
Küfür tek millettir ve safı da bellidir.  Bir de İslam adına yanlışların yapıldığı bid'at, hurafe yolları vardır. Kur’an’ın dokunulmazlığı vardır kimse  değiştiremez, bozamaz. Ne yazık ki  Kur’an’a rağmen  sapmalar  yaygınlaşmaktadır. İşte bu nedenledir ki kalkmak ve anlatmak hayati bir önem arz etmektedir.Toplumsal değişimi sağlamak hafta da bir güne  sıkıştırılmış  Kur’an okumaları ve ya derslerle olacak iş değildir. Bunun için ;
a:  İslam’ın   “Cemaat” diye vasıflandırdığı bir Cemaate
b: Bu Cemaat içinde emri bil maruf  kadrosuna
c. Çağı kuşatacak yayılan  dertlere  çare olabilecek nitelikte  plan ve projeye
d: Bunun için gerekli tüm fedakarlıkları üstlenmeye ihtiyacımız vardır…
 Şu  an görünen fotoğrafımızın aşağıdaki ayeti hatırlattığını düşünmek cidden vicdanları acıtan bir durumdur. “ Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan (olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.” (Rum-32)…Günümüzde kime vahdetten bahsetsek “Buyursunlar gelsinler”   cevabıyla karşılaşıyoruz…Kim bilir  birileri de  tabi ki haydi  gidelim dese  bir yığın sorun çözüme kavuşacak!…

3. Bütün bu çalışmaları yaparken iç ve dış temizlik  mutlaka esastır.
Öncelikle iç temizliği sıraya alınmak zorundadır. Zira kalbinde  şirk/kin/haset/gurur/kibir vb.  necasetleri taşıyanların dış temizliğinin  titiz olmasının Allah katında bir değeri yoktur.
Kalp temizlenecek…
Ahlak temizlenecek…

Duygular temizlenecek
Ameller temizlenecek riya kirinden.
Niyetler sadece “Allah için “ olacak. Yanına başka her hangi bir niyet katmadan..
Beden, ev, çevre  temizlenecek. Rabbimiz buyuruyor; “Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever.” (Bakara:222)
4: Ve Murdarı da terk et!.
İbni  Abbas;  Murdardan kastın  İlahi azaba  yol açan her şeydir diye tarif etmiştir. Dizilerin,Tv.  programlarının, internetin günaha ulaşmak konusunda  hiçbir engel tanımadığı günümüzde murdara bulaşmadan yaşamak imkansız durumuna gelmiştir. Ancak manevi zırh olan  ilahi emirlere takva ile -ki gizli açık Allah’tan korkmak manasındadır – bürünmek zorunluluktur..Aynı zamanda topluma seslenecek olanların emin ,temiz olmaları gerekiyor ki inandırıcılıkları olsun
5:Malını daha fazla verilsin diye verme…
Bir dava mali bütçesi olmadan yürüyemez. İnfak denilince de sadece yoksulun karının doyurmak anlaşılmamalıdır. Plan projenin yürütülmesinin büyük bir kısmı maddi olanaklardan geçmektedir. Kafirlerin kendi dinleri ,kendi davaları için yaptıkları yatırımı Allah (cc) şu ayette bize bildirmiştir. “Şüphe yok ki, inkâr edenler mallarını (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcarlar ve harcayacaklardır. Sonra bu mallar onlara bir iç acısı olacak, sonra da yenilgiye uğrayacaklardır. İnkâr edenler toplanıp cehenneme sürüleceklerdir.”(Enfal:36)..
Hal böyle iken karşılığı cennet olan bir dava için, niçin mal   sarf edilmesin…
7. Rabbin için sabret..
Kolay mı!. Kolay mı  toplumsal dönüşüm için kolları sıvamış olmak. Kolay mı var olan statükoya kafa tutmak. Kolay mı var olan  yerleşik beşer sistemlerinin yerine Tevhid davasını hakim kılma iddiası, elbette  kolay değil.. Bu nedenle statükodan yana olanların  karşı duruşları zaman zaman  sert işkence çeşitlerine dönüşebilir. Malını vermek durumunda kalabilirsin Ebu bekr’ler gibi. Canını vermek zorunda kalabilirsin Sümeyye’ler, Ammar’lar gibi. Hicret etmek zorunda kalabilirsin Cafer’ler, Musab’lar gibi. Ya da  makam teklifi, kariyer teklifi yapabilirler. Nefsin zaaflarından istifadeyle, reddemeyeceğin teklifler sunabilir ve ya hiç olmazsa uzlaşalım   dayatmasına gidebilirler. Hayır La  diyen diline hiçbir batıl davanın önünde eğilmeyen başın şahitlik etmeli, sabır etmelisin.. Sabır tüm alimlerce   her durumda Müslümanın üzerine farz olan bir ibadettir. . Allah Toplumun İslam toplumuna dönüştürülmesi gibi önemli  bir  görev vermiştir, böyle bir iş sabır azığı olmadan  yürümez. .. Tüm bu işler yürütülürken de içinde bulunulan  cemaatten  teşekkür beklentisine dahi girmemek gerekir.. Unutulmamalıdır ki   işlerin mükafatını   verecek olan Allah’tır. Müminliğin diğer güzel özelliklerinden birisi de, yük olan değil yük kaldırandır.
 Ama diyerek mazeret üretmeyen ve silkinip kalkanlardan olmanız duasıyla. Haydi harekete geçelim  zira yapacak daha çok işimiz var…
 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !