Ölüm Ve Ötesi!.
Hayat büyük bir sınav... Dünya ise bu imtihanda sınav salonu mesabesinde....Sınav süresinin  bitmesi ecel ile belirlenmiş. Görevli geldiğinde ölüm olayı ile  sınav salonundan çıkarıyor insanı...Ne zaman geleceği ise insana meçhul.”De ki: «Doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüm mutlaka karşınıza çıkacaktır; sonra, görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir.” (62:Cuma:8)
       Ölüm, dünyanın en gerçek ve en müthiş hadisesidir. Mutlak gerçek olan bu hakikati bilmek farklı, iman etmek farklıdır. Hatta iman etmek farklı  gerçek anlamda şuurunda olmakta farklı olsa gerektir. Herkes öleceğini, ölümün ansızın kendisine geleceğini bilir lakin ona göre yaşama konusu ahiret şuuruna göre farklılık arz eder. Durum ne olursa olsun ölüm vakti geldiğinde  ne bir dakika geri bırakılır ve ne de bir dakika öne alınır. Bu  durum ayeti kerime de şöyle beyan edilmiştir. “Her toplumun belirlenmiş bir eceli vardır. Ecelleri geldiğinde onu ne bir an erteleyebilirler ve nede bir an öne alabilirler.”(7:A’raf:34)
  Asıl sürecin başladığı andır ölüm anı. Ölümden sonra başlayacak olan sonsuz hayatın detaylarını elbette gittiğimizde yakinen müşahede edeceğiz fakat, merhameti engin olan Rabbimiz  ölüm ve sonrası için   kullarını dünyada iken uyarmış ve ötelere ait haberler vererek insanın tedbirli olmasını istemiştir…Ayeti Kerime ölümün ve hayatın gayesini şu şekilde bizlere  beyan ediyor. “Sınırsız hükümdarlık elinde olan Allah, yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter. O hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için, ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.”(67:mülk.1-2)
''Ayeti kerime ölüm ve hayat  gerçeğini  insanın düşüncesine yerleştiriyor ve bunların gerisindeki amaç ve imtihan olgusuna karşı uyanık olmalarını sağlıyor. Çünkü ölüm ve hayat meselesi plansız-programsız tesadüfen meydana gelmiş değildir. Aynı şekilde amaçsız boş bir olgu da değildir. Ölüm ve hayat, yüce Allah'ın bilgisinin kapsamında gizli bulunan, insanların yeryüzündeki davranışlarının ortaya çıkması, böylece insanların yaptıkları amellere göre karşılık almaları amacına dönük bir sınav aracıdır: "Hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için." Bu gerçeğin insan vicdanında yer etmesi, onun sürekli uyanık, sakınan, günah işlemekten çekinen, gerek gizli niyetlerde gerekse görünür amellerde büyük-küçük her şeye karşı bilincini koruyan bir insan olmasını sağlar. (Seyyid Kutup)…Bu gerçeğe inanan ile inanmayanın,bunun şuurunda olan ile olmayanın sözleri, davranışları kısacası hayat algısı hayata bakış açısı, dünya hayatını yaşaması aynı olmaz, farklılık arz eder. Ölüm ve ötesini gündemden hiç düşürmemek gerektir. Ölümü unutmak, gündeme almamak beraberinde dünyaya dalmayı, nefsin arzularına göre yaşamayı da beraberinde getirecektir. 
Ölüm vakti!...
Dünya hayatının son bulması. Görevli meleklerin gelip kişide emanet olan ruhu alması. Kişiye taksim edilen vaktin bitmesi yani ecel!. Ölüm anı her bir kimse için farklılık arz edecektir.Başkalarına gayb olan,ölen kişiye aleni olan bir durum söz konusudur. Ayetler bu durumu şöyle haber veriyor. “ Melekler, kâfirlerin canlarını alırken keşke görseydiniz; onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak şöyle derler: "Yakıcı azabı tadınız bakalım. "(8.Enfal:50)…Ve  yine başka bir ayeti kerimede “Melekler, kendilerine zulmedenlerin canlarını alırlarken “biz bir kötülük yapmamıştık.” diyerek teslim olurlar. Şüphesiz, Allah, onların ne yaptıklarını çok iyi bilir Bunun için ebedi olarak cehennemde kalmak üzere oranın kapılarından içeri giriniz. Kendini beğenmişlerin barınağı ne kötü bir yerdir”(16:Nahl:28-29)… 
İman etmemiş ve ya iman ettikten sonra tekrar küfre düşmüş ve kendilerine zulüm eden  insanların ölüm anını bu şekilde haber veriyor  Rabbimiz. Şu halde bu sonla karşılaşmak istemeyenlerin  küfrü ve şubelerini çok iyi bilmesi  ve küfrün her çeşidinden imanı temizlemesi  gerektir. İman ise sadece Allah’ın var olduğu   ve yaratıcı olarak bir olduğu  inancıyla gerçekleşmez…Muminun suresinin ilgili ayetleri bu konuda önümüze ışık tutmaktadır.
 “Onlara de ki, «Eğer biliyorsanız, söyleyiniz, yeryüzü ve üzerindeki tüm varlıklar kimindir?» 
Sana «Allah'ındır» diyecekler. De ki; «Siz kafanızı çalıştırmayacak mısınız?» 
Onlara de ki; «Yedi göğün ve yüce Arş'ın Rabb'i kimdir? 
Sana «Bunlar Allah'ındır» diyecekler. De ki; «Siz hiç O'ndan korkmaz mısınız? 
Onlara de ki; «Eğer biliyorsanız, söyleyiniz; tüm varlıkların egemenliği, elinde olan, her şeyi koruyup gözeten, Fakat koruyanı ve işine karışanı olmayan kimdir?» 
Sana «Bu yetki Allah'a aittir» diyecekler. De ki; «O halde nasıl oluyor da yanıltılıyorsunuz?»”(23:Muminun84-89)…
 Bunca ikrara rağmen imanları kabul edilmeyen  bu tip insanların imanlarındaki eksik tarafın ne olduğu iyi düşünülmelidir!. Nahl suresinin devamında iyi kulların ölüm anı şöyle haber veriliyor .
 “Kötülükten sakınanlara «Rabbiniz ne indirdi?» diye sorulduğunda «İyilik indirdi» derler. Bu dünyada iyi davrananlar iyilik görürler. Ahiret ise onlar için daha hayırlıdır. Kötülükten sakınanların yurdu ne güzel bir yerdir. 
Onların girecekleri yer, altından çeşitli ırmaklar akan Adn cennetleridir. Orada diledikleri her şey kendilerine verilir. İşte Allah kötülükten sakınanları böyle ödüllendirir. 
Melekler iyi kulların canlarını alırken kendilerine «Selam üzerinize olsun, yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak cennete giriniz» derler.(16:Nahl.30-32)…

Ey insan iradende serbestsin lakin  bu sondan kaçışın yok. O halde  hangi şekilde karşılamak istiyorsan ölüm meleğini ona göre bir hayat perspektifi ,ona göre bir yaşam  tarzına sahip olmalısın. Zira  nasıl yaşanırsa öyle ölünecek, ölündüğü gibi de yeniden dirilecektir…Dirilince ,dirildin haydi  dilediğin gibi yaşa  denmeyecek ki insana. Kıyamet ile yeniden kalkışın olduğu o dehşetli gün hiçbir kimsenin  başka bir kimseye  faydası olmayacak. Herkes kendi başına, kendi derdiyle meşgul olacak…
“-Ey İnsanlar, Rabbinizden korkun, çünkü kıyamet sarsıntısı büyük bir şeydir. 
Onu gördüğünüz gün, her emzikli emzirdiğini unutur, her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş olmuş görürsün. Onlar sarhoş değiller, fakat Allah’ın azabı şiddetlidir.”(22:Hac.1-2)…

 Hiç şüphesiz  böyle bir gün var. Kişinin hazırlığı da imanı derecesindedir. Yakinen  inananlar hazırlıkları ona göre yaparlar. Örneğin bir deprem uzmanı yaşadığınız bölgede  bir hafta içerisinde  on şiddetinde bir depremin beklendiğini Tv. ve  basın yayından ilan etse bunu duyanlar ne yaparlar?. Önlem alarak gerekli hazırlıklarını yapar öyle değil mi?.  Kıyametin şiddetini ölçecek  Richter ölçeği yok. Şiddetinden  dağlar parça parça olacak bir olay  ve olması muhtemel de değil mutlak!. Ya peki on şiddetinde bir deprem için önlem alan bir insan  kıyamet  sarsıntısı için  ciddi önlemler almıyorsa bunu ne ile nasıl izah edebilir?!...
 İşte o gün  hayat kitapları yani amel defterleri dağıtılacak. Mükellef olunduğu günden itibaren yazıcılar tarafından yazılmış, torpil  geçilmemiş, fazla ya da eksik yazmamış. Unutulmamış ve ya es geçilmemiş  sadece doğruların yazıldığı bir kitap. 
Amel defterleri!. 
“O zaman kimin kitabı sağından verilirse, O kolay bir hesaba çekilecek.Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir. Kimin kitabı da sırtının arkasından verilirse. O, ölümü çağıracak. Ve çılgın alevli cehenneme girecektir.”(84.inşikak:7-12)…
“Oku kitabını” dendiğinde herkes ne yazdırmışsa onu okuyacak. Allah’ın razı olmadığı sözleri,tavırları,davranışları yazdıranların pişmanlığını bir çok ayet bildiriyor. Bu ayetlerden sadece bir tanesi kehf suresi 49.ayettir.Şöyle buyrulmuştur; “İnsanların amel defterleri (çalışma karneleri) ortaya getirilmiştir. Günahkârların bu defterlerin yazılarını korku dolu gözlerle incelediklerini görürsün. Bir yandan da «Vay başımıza gelenlere! Ne biçim deftermiş bu; küçük- büyük hiçbir davranışımızı atlatmadan sayıp dökmüş.» derler. Yaptıkları her işin kaydını karşılarında bulmuşlardır. Rabb'in hiç kimseye haksızlık etmez.”(18.Kehf:49)…
Şu sahnenin  dehşetine bakın. Huzurdasınız ve hayat defterinizi/romanınızı okuyorsunuz.  Sonuç olarak iki sondan birine mahkumdur insanoğlu. Ya cennet ya da cehennem!. Amel defterindeki yazıların ne olduğu? Nasıl olduğu ile alakalı bir son bekleyecek bizleri…Unutulmaması gereken bir şey daha var, o da bir sözün, bir amelin  sağ tarafa yazılması için İman ekseninde, salih amel  renginde  söz ve davranışların sahibi olunması gerekir. Bunun yolu da  Kur’an ve sünnetten geçer.  Azrail mi?. O’nun kapıyı ne zaman çalacağı hiç belli değil. En iyisi biz her an hazırlıklı olma gayretinde olalım. Peygamberimiz (sav) “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Öldüğünüz gibi de dirilirsiniz” diye buyurmuştu.. Eh O, söylediyse doğru söyledi. Bize de gereğini yapmak düşer.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !