İslam, insanı iç alem ve dış alemiyle yeniden inşa eden bir dindir. Ne sadece dış görünüşe bakar ne de sadece iç aleme. İkisi birbirini tamamlarsa anlamlıdır, değilse yapılan işlerin, söylenen sözlerin Allah katında bir değeri olmaz. Bu bağlamda “NİYET" önemli bir konudur. Zira yapılan amellerin, konuşulan sözlerin kısacası yapılan herhangi bir işin ibadet kapsamında olması için niyetin amele eşlik etmesi gerekiyor.

 Ömer bin Hattâb radıyallâhu anh’dan rivayet olunduğuna göre, o, şöyle demiştir: Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’i işittim şöyle buyurdu: 

“Ameller ancak niyetlere göredir ve herkese ancak niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Resul’üne ise onun hicreti Allah’a ve Resul’ünedir. Kimin de hicreti elde edeceği bir dünyalık yahut nikâhlayacağı bir kadın için ise, onun hicreti de hicret ettiği şeyedir.”

Niyet Nedir? 

 Niyet; kalbin bir şeye kast edip karar vermesi olarak tanımlanmıştır. Bütün imamların ittifakıyla  niyetin yeri kalptir. Peygamberimiz niyeti dil ile sözlü olarak hiç dile getirmemiştir. İmam Nevevî şöyle tanımlamıştır niyeti: “Niyet, kasıt demektir. Bu da kalbin azmi yani kesin karar vermesidir.” Bir iş niyet ile ibadet olarak değerlendirildiği gibi diğer yandan dış görünümü ne denli İslam'a uygun olursa olsun, niyetin bozukluğu ile ibadet kapsamında değerlendirilmez, dolayısıyla kabul edilmez. İbadet kastından çıkar ve riya olarak sahibine geri döner. Niyet o denli önemli bir husustur ki amellerin kabulü niyete bağlıdır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur;

“Ameller ancak niyetlere göredir." (Buhari-Müslim.Ebu Davut)

Bu hadisin şerhinde Allah kendisine rahmet etsin Ali KÜÇÜK hocamız şöyle diyor; " Mü'minin hayatında ibadetin dışında bir tek saniye bile olmadığından ve İslam'ın laisizmi barındırmamasından dolayı kişinin hayatı boyunca yaptığı, düşündüğü, konuştuğu, her şeyin; Allah için mi yoksa başkaları için mi yaptığını ortaya koyan değer ölçüsüdür." Hadisi şerif niyetin, amelden önce olduğunu bize öğretmektedir.

 Amele dökülmeyen bir niyet şayet salih bir niyetse sahibine sevap kazandırdığı için değerlidir."Eğer iyiliği yapmaya niyet eder de yaparsa, Allah kendi katından ona ondan yedi yüz katına kadar, hatta kat kat sevap yazar. Kim bir kötülük yapmaya niyet eder de onu yapmazsa, Allah kendi katından ona bir sevap yazar. Eğer o kötülüğü yapmaya niyet eder de yaparsa, Allah ona sadece bir günah yazar.”(Buhari).

Ameller de ancak niyetlerle değer kazanmakta ve şekillenmektedir.Çünkü amellerin direği niyettir ve bir amel, hayırlı olması için niyete muhtaçtır. Aynı şekilde, amellerin bâki kalması, salih olması, Allah rızasına bağlanırken; salih amellerde niyetin şart olduğu da açıktır.

Bir amelin salih amel olması için üç şart gereklidir;

1. Allah'ın emri olmalı,

2. Emrettiği gibi olmalı,

3. Allah için (niyet) olmalı,

Örneğin bir kimse namaz kılar, görünür itibari ile Allah'ın emrini yapıyordur lakin niyet Müminlerin yanında yer kapmak ise. Cömert tanınmak niyetiyle sadaka verirse! Şöhret olmak için kitap yazarsa! Önde olmak popüler, olmak için İslam 'i çalışmalara katılırsa vs.  vs.  ...Tüm bunların dıştan görünümü ne denli mükemmel olursa olsun kesinlikle sahibine hiçbir şey kazandırmaz! Bir kimse eşi istiyor diye "eşi için!" tesettür giyerse! Dünyalık konjüktör, kariyeri baş örtmesini gerektiriyor diye başını örten bir kimsenin o başörtüden kazanacağı tek bir sevap dahi yoktur vb. Kısacası aynı iş, aynı söz yapılış ve söyleniş biçimleri aynı da olsa niyete göre ya sağ amel defterine ya da sol amel defterine yazılır. Niyetler, amellere renk verir., ameller ise Allah katında niyetlere göre anlamını bulur.

 Ameller sadece namaz, oruç, hac vb. gibi özel ibadetlerden ibaret değildir. Allah’ın, Peygamberler aracılığı ile gönderdiği din "Hayat Dinidir" ve hayatın her noktası için önerisi, emri, tavsiyesi vardır. Hal böyle olunca mümin bir kişinin ibadet sayılmayacak hiçbir işi yoktur. Allah için yapılırsa makbul başka niyetlerle yapılırsa merduttur. İnanan kimsenin, hayatı  yaşarken Allah'a sorarak yaşaması ve Allah için yaşaması imanının gereğidir. Bu durumda uyuması, gezmesi, yiyip içmesi, okuması, alış verişi velhasıl hayatı ibadettir. Bir üniversitedeki genç kızlara sordum " Gençler niçin okuyorsunuz?" On kişiden dokuzu " Ekonomik bağımsızlık için, eşime muhtaç olmamak için” diye cevap verdi. Para için, kariyer için, bir yerlere gelmek için vb. niyetlerle yapılan işin neticesi ahirette elde var sıfırdır.


"De ki; «benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm tüm varlıkların Rabbi olan Allah içindir."(Enam, 162). Namaz gibi özel ibadetlerimde Allah içindir, ibadet kapsamında olan evliliğim, boşanmam, ticaretim, siyasetim, savaşım, barışım, öfkem, sevgim, sevdam da Allah içindir. Ve ölümüm de toprak için, kavim için, aşkım için, bayrak için değil sadece Allah içindir.

Soru; İnterneti niçin kullanıyorsun?

Cevap; Allah için! ( se) Allah'ın razı olmayacağı boş anlamsız ve ya  mahrem şeyleri paylaşabilir mi insan?.

Niçin okuyorsun, sorusunun cevabı;

"Allah için" (se) razı olmadığı şekilde, razı olmadığı ortamda bulunabilir mi insan?

Niçin ticaret yapıyorsun, sorusunun cevabı “Allah için" (se), ticaretine faiz bulaştırır mı? Ölçüyü tartıyı eksik yapar mı?

Niçin  örtünüyorsun, sorusunun cevabı "Allah için" (se)  Müslüman'ca değil de süslümanca giyinir mi insan?

Niçin siyaset yapıyorsu, sorusunun cevabı "Allah için" (se), Allah'ın kanunlarına taban tabana zıt kanunlar çıkarır mı insan? Zinaya izin, içkiye ruhsat, faize geçit verir mi insan?

Niçin seviyorsun, sorusunun cevabı Allah için (se); Allah'ın sevmediklerine sevgi besleyebilir mi insan? Koreli sapkınlara tutkun olur mu insan? Madem Allah içinse Allah'ın istediği gibi, razı olacağı şekilde olmalıdır. Mümine “NİÇİN?" sorusu sorulduğunda; her iş, her eylem, her söz, her duygu için tereddütsüz “Allah için" cevabı alınır, alınmalıdır... Mümin bir iş yaparken kastı/azmi Allah’ın rızasını kazanmaktır. El alemin ne dediği, nasıl değerlendirdiği onun kıstası değildir. Mümin komşuyu ziyaret ederken, hastayı ziyarete giderken, bir düğün davetine ve ya her hangi bir cemiyet davetine icabet ederken niyeti/kastı Allah olduğu için,  Allah'ın koyduğu sınırlara dikkat eder. Ha keza cihad ederken kastı/niyeti Allah olduğu için kınayıcının kınamasına aldırmaz."Allah yolunda cihad ederler, hiç kimsenin yergisinden ve kınamasından çekinmezler." (Maide, 54) Aynı savaşta ve aynı safta oldukları halde  niyetten dolayı biri cehenneme  diğeri cennete gidebilir. Allah'ın dini hâkim olsun diyerek ilahi rıza için savaşan cennete, kahraman desinler diye çarpışan da cehennem gider. Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Peki niyet başka şey için olursa sonuç ne olur? Mesela birilerinden alkış almak, beğenilmek için yapıldığında küçük şirk diye tarif edilen "RİYA" gündeme gelir.Şamil İslam ansiklopedisinde riya için şu tarif yapılır; "Riya, insanlar arasında manevî nüfûz, şan ve şöhret, maddî çıkar sağlamak için yapılır. Dünyaya âit bu tür maddî ve manevî çıkarları elde etmek için, dinin insanlar tarafından kutsal değerlere karşı beslenen bağlılık ve hürmet duygularının âlet edilmesi, riyanın en kötü şeklidir. Bu tür davranışlar, hilekârlık ve yalancılıktır. İnsan şeref ve haysiyetine hakarettir."

Bir hadisi şerifte Rasûlüllah Efendimiz şöyle buyurmuştur; Muhakkak ki, sizin için en çok korktuğum şey, küçük şirk, yani riyadır. " (Tirmizi, Hudut) Başkası için yapılan ameli, her kim için yapılmışsa o şeyi Allah'a şirk koşmuş olur. Ahrette eli boş kalacaklar, ahirette müflis olacaklardır.Hadis-i şerîfte şöyle buyrulmuştur;

“Kıyamet gününde aleyhinde ilk hükmedilen insanlar şunlardır:

Birincisi şehîd edilen kimsedir. O Allah’ın huzuruna getirilir. Allah kendisine olan nimetlerini anlatır. O da bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

«–Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?» diye sorar.

Adam:

«–Ya Rabbî! Senin uğrunda şehîd edildim.» der.

Allah buyurur ki:

«–Yalan söyledin! Sen, yalnızca cüretli ve cesur denilsin diye harp ettin. Gerçekten öyle de denildi.»

(Sonra) onun hakkında emredilir ve ateşe atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.

İkincisi ilim öğrenen, başkalarına da öğreten, ayrıca Kur’ân okuyan adamdır. O huzura getirilir. Allah kendisine olan nimetlerini anlatır. O da itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

«–Bunlara karşı ne yaptın?» diye sorar.

Adam:

«–İlim tahsil ettim. Onu başkalarına da öğrettim. Senin uğrunda Kur’ân da okudum.» der.

Allah buyurur ki:

«–Yalan söyledin! Sen ilim öğrendin, ancak âlim denilsin diye; Kur’ân okudun, ancak o karîdir, yani kırâat ehlidir denilsin diye. Hakikat öyle de denildi.»

Sonra hakkında emr olunur ve ateşe, yani cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.

Üçüncüsü Cenâb-ı Hakk’ın kendisini genişlettiği, malın her çeşidinden verdiği adamdır. O getirilir. Allah ona olan nimetlerini anlatır. O da bunları itiraf eder. Cenâb-ı Hakk:

«–Öyleyse bunlara karşı ne yaptın?» diye sorar.

Adam:

«–Hakkında infak edilmesini emir buyurduğun hiçbir yol bırakmadım. Malımı ancak senin yolunda harcadım.» der.

Cenâb-ı Hakk buyurur:

«–Yalan söyledin! Onları ancak cömerttir denilesin diye yaptın. Nitekim öyle de denildi.»

Sonra hakkında emredilir ve cehenneme atılıncaya kadar yüzüstü sürüklenir.” (Müslim).

Kimin için hangi ameli, yaptınsa git mükafatını ondan al denildiği gün eli boş kalmamak adına. Hayatın anlam bulması için. Amellerin doğru, dosdoğru olabilmesi için niyette istikamet üzere olmak şarttır.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !