KARDEŞİM! KENDİNE GEL

Allah’ın en çok sevdiği kimse ahlakı en güzel olandır. (Taberani)

"Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Mâlik.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"iman bakımından müminlerin en mükemmeli, ahlâkça en güzel olanlar ve ailesine en güzel davrananlardır."
Aişe radıyallahu anha. Tirmizî.
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kıyamet günü, müminin terazisinde, güzel ahlâktan daha ağır bir şey yoktur. Allah teâlâ, çirkin konuşan ve ne konuştuğunu bilmeyenlerden nefret eder."
Ebû Derda radıyallahu anh. Tirmizî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"içinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde mevki bakımından bana en yakın olanlarınız, ahlâkça en güzel olanlarınızdır.
En nefret ettiklerim ve kıyamet gününde benden en uzak olanlarınız ise, gevezeler, lafazanlar ve yüksekten atanlardır. Onlar büyüklük taslayan kimselerdir."
Câbir radıyallahu anh. Tirmizî.

İslam’da ahlakın önemine binaen bu hadisler, sadece bir kaçı. Ne kadar büyük sözler değil mi? Benim dikkatimi çekenlerden birisi de ahlak ile ilgili hadislerde ‘en’ dili kullanılması. Allah’ın en sevdiği, en nefret ettiği, terazide en ağır basan, ahlakça en güzel vs.

Allah Resulü(s.a.v.) ne kadar da çok önem vermiş ahlak konusuna. Adeta üstüne basa basa güzel ahlakın önemini anlatmış ve çok büyük sözler söylemiş. 

"Ben, güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim."

Fakat gel gör ki günümüz Müslümanlarının en az ehemmiyet verdiği konu.

İman öğrendik, tevhid öğrendik, cihad öğrendik, hatta ve hatta devlet yönetimini de öğrendik; ama ahlakı örseledik. Bugün belki de sahabenin bilmediği kadar islami ilme ve imkânlara sahibiz. Fakat sahabenin zerresi kadar ahlaka sahip olamadık. Onlar oturdukları sedirde ilim öğrendiklerinde, farklı bir insan olarak kalkarken; bizim öğrendiklerimiz teoriden öteye geçemedi. Onlar ‘duyduk iman ettik ya Rab’ derlerken; biz öğrendiklerimizle başkalarını hakir gördük. Fakat bilemedik ilim kibre, riyaya götürüyorsa o ilim ahirette başa beladan başka bir şey getirmez.

Peki, öğrenmeyelim mi ilim? Elbette öğreneceğiz; fakat Kur'an'ın tabiri ile ‘bilgi yüklü merkepler’ olarak değil; öğrendiği ile amel eden müminler olarak.

Ahlakı eksik olan insan, namaz kılsa da yalan söyler; zekat verse de cimridir; haccetse de dünyayı sever. Oysaki oturuşumuzu, kalkışımızı, yolculuğumuzu, evliliğimizi, akrabalık ve aile ilişkilerimizi, hatta helaya gidişimizi dahi edeple şekillendirip, Rasulü vasıtasıyla göstermedi mi Allah bize? Peki neden şekillenmiyor ilişkilerimiz Rasulullah'ın öğretmiş olduğu ahlak ile? ‘’en ‘’ diyor Allah Rasulü hadis-i şerifinde!

Devlet yönetmekten daha az mı önem arz ediyor İslam ahlakı? Ya da laiklik senin de mi işledi kanına. Oysa biz iman ettikten sonra cahiliyeye dair ne varsa terk edip, İslamın ahlakıyla ahlaklanmadık mı?

‘’Sende hala cahiliye ahlakı mı var Ey Ebuzer?’’

Biz iman etmemiş miydik? Biz de hala cahiliye ahlakı neden var? Oysa sen imanınla cahiliyeden ayrılmıştın. Terk etmiştin tüm münker olanları. Kin, haset, dedikodu, ırkçılık, riya eskide kalmıştı artık. Onlardan tevbe edip, İslam'ın yüce ahlakı ile şereflenmiştin. Dedikodunun döndüğü ortamlara ayak basmazdın.

Şimdi ne oldu?

Hükümler mi değişti; yoksa Rasulullah’ın sözü eskide mi kaldı?

Kendine gel kardeşim, kendimize gelelim. Değişmeyen hükümlere, eskimeyen sözlere tüm kuvvetimizle sarılalım. İslam’ın ahlakıyla ahlaklanıp, şeref kazanalım.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !