• Sabiha Ateş Alpat01 Mart 2022 11:12

    Kalplerin Manevi Olarak Hastalanmasının Sebep ve Sonuçları

Dünya imtihan yeridir ve ölüm hayatı hızla yaklaşmaktadır. Allah (cc), insandan her türlü şart ve durumda "Kulluk" duruşunu bozmadan, bir hayat sürmesini istemektedir. Bunun, insanın  yaradılış gayesi olduğunu ayetle bildirmiştir; "Ben cinleri ve insanları, başka bir gaye için değil, ancak Beni Rabb olarak tanımaları ve yalnızca Bana kulluk ve itaat etmeleri için yarattım." (Zariyat, 56) Dünyada kulluk yürüyüşünü sağlıklı ve istikamet üzere yapabilmek için sağlıklı bir iç aleme (Kalp) ihtiyaç vardır. Kalplerinde nifak, şüphe, gaflet vb gibi hastalıkların olması, o kalbin sağlığını manen kaybetmiş, iç aleminin harap olmuş anlamına gelmektedir. Hiç kuşkusuz kişi "İman ettim" demekle kurtulacak değildir. "İnsanlar sadece, inandık demeleriyle bırakılacaklarını ve imtihana çekilmeyeceklerini mi sandılar"(Ankebut, 2) İmtihan çeşitlidir, çeşitlerinin içinde, kalbin manen ölümüne yol açan dünya sevgisi de vardır;"Öldükten sonra dirilip bize kavuşmayı beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizi umursamayanlara gelince İşte, işledikleri amelleri, yüklendikleri günahları, küfürleri, isyanları sebebiyle onların mekânları cehennem ateşidir." (Yunus, 7-8)

Elbette Allah’ın âyetlerinden gafil olan bir kimse de dünya hayatını Allah’ın istediği gibi değil de kendi istediği biçimde değerlendirecek ve böylece o kişinin dünyası da âhireti de berbat olacaktır. Çünkü Allah’ın istediği biçimde yaşanmayan hayatın Allah katında hiç bir değeri yoktur. İmtihan için geldiğimiz bu dünya hayatı Allah’ın istediği gibi değerlendirilir, Allah’ın belirlediği hayat programı istikâmetinde yaşanırsa bir değer ifade edecektir. Dünyayı Allah’ın istediği biçimde değerlendiren insanların dünya hayatları da güzel, âhiret hayatları da güzel demektir. O zaman mü’min dünyada da cennet hayatını yaşamış olacaktır. Ama dünyada Allah’ın programıyla değil de kendi hevâ ve hevesleriyle yaşayan ve yine kendi hevâ ve hevesleriyle dünyayı hedef bilen, onunla tatmin olan, onu yeterli gören, onun ötesindeki hayata hazırlık içinde olmayan kişi Allah’ın âyetlerinden habersiz, Allah’ın âyetlerine karşı gaflet içinde yaşayan kişi demektir. Böyle hareket eden insanın kalbinin manen sağlıklı olması mümkün değildir.

İç alemin sağlıklı olması için yakin bir imana ve tezkiye edilmiş bir kalbe ihtiyaç vardır. Zira beden madden hasta olduğu gibi manen de hasta olur. Kalben hasta olanların, yaradılış gayesinde (kulluk) başarılı olmaları asla mümkün değildir. Kalp vücudun en önemli organıdır. Kalbin hastalığı, tüm vücudu dumura uğratır. Bu durum maddi hastalıklar için de geçerlidir, manevi hastalıklar için de. İnsanın manevi olarak kalbinin hastalanmasının sebepleri ve sonuçları vardır. Kalbin manevi olarak hastalığı, imanın yok olmasına sebep olduğundan kişiyi manen öldürür ve artık anlatılan hiç bir hakikat sözü anlamaz, duymaz duruma getirir;

"And olsun ki cehennemi, kalpleri olup da onunla (hakikati) anlamayan, gözleri olup da onunla (hakikati) görmeyen; kulakları olup da onunla (hakikati) duymayan insanlar ve cinlerin çoğunluğu için yarattık/hazırladık. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta (hayvanlardan) daha sapkınlardır. Bunlar gafillerin ta kendileridir."(A'raf,179) Bu konuya Peygamberimiz şu hadisi şerifiyle dikkat çekmiş, ümmetinin dikkat etmesini buyurmuştur; "Nu’mân İbni Beşîr' (R.anh) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim, dedi:

“Helâl olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise git gide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arâzisi de haram kıldığı şeylerdir. “Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhari, Müslim)

Hadisi şerifte  haramın helalin belli olduğu vurgulanmış, ikisi arasında şüpheli olan hususlardan kaçınmak gerektiği beyan edilmiştir. Zira başka bir hadisi şerifte dikkat etmemenin sonucunu şöyle açıklamıştır; "Kul bir günah/hata işlediği zaman kalbine siyah bir nokta vurulur. Şâyet günahtan vazgeçer, istiğfar ve tevbe ederse kalbi cilâlanır. Böyle yapmaz da tekrar hatalara yönelirse siyah nokta artırılır ve neticede bütün kalbini kaplar." (Tirmizi, İbni Mace). Hissetmez/anlamaz olmasının sebebi, sahibinin günah kiriyle kalbini  kirleterek hasta etmesidir!Günah ve yanlışlardan dolayı kalbe damlayan siyah noktaları temizlenmeyen kalpler hastadırlar. Manevi olarak bozuk olan kalplerin durumu ayetlerde şöyle açıklanmıştır:

 1- Hasta Kalpler

Kalpler, nifak ve şüphe ile hastalanır.Bu hastalığın belirtisi uyarsan da uyarmasan da aynı olan, uyarıyla kendine çeki düzen vermeyen insanların kalbidir. Allah'tan (cc), hayatı düzenlesin diye  bir kitap gelmiş ama ha gelmiş ha gelmemiş farkı olmadan yaşayanlar, yaptıkları yanlış hatırlatıldığında sanki hatırlatılmamış gibi devam edenler;"Allah'tan gelen gerçekleri, örtbas edenleri uyarıp uyarmaman fark etmez. Onlar inanmazlar. Allah onların (yapıp ettiklerinden dolayı) kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ve gözlerinin üzerinde de gerçekleri görmeye engel bir perde vardır; böylelikle gerçeği görmezler, en büyük azap onlara hazırlanmıştır." (Bakara, 6-8)

İşte böyle davrananların kalplerinde hastalık vardır;

"Onların kalplerinde hastalık vardır, Allah da hastalıklarını ziyadeleştirmiştir" (Bakara, 10)Batılı sevmek, batılı güzel bulmak, batıl şeylerden mutlu olup zevk almak ve batıl olandan razı olmak bu kalbin belirtileridir. Allah için sevgi ve Allah için buğz imanın eseriyken, imanlı ve sağlam bir kalp batılı, modayı, çağdaş cahiliyetin dayattıklarını nasıl sevebilir ki?!

Hatırlatma yapıldığında müminlerin tavrı ise şu ayette belirtilmiştir;Sen yine de, Kur'ân ile öğüt vermeye, tebliğe devam et. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir." (Zariyat, 55) Allah adına okunan yazılar, duyulan öğütler şayet düzelmeyi, öğüt ile değişimi sağlaması mü'minlik belirtisidir.

2 - Mühürlü Olan Kalpler

"Kendi arzu ve heveslerini hayatın biricik gayesi hâline getirerek ihtirâslarını tanrı edinen ve Allah’ın da, sapıklığı hak ettiğini bildiği için kulağını ve kalbini mühürleyip gözlerinin üzerine perde çekerek hidâyetten mahrum bıraktığı insanın acıklı hâlini bir düşünsene! Söyler misiniz; Allah böyle birini saptırdıktan sonra, artık kim onu doğru yola iletebilir? Öyleyse, ey insanlar, bunları düşünüp öğüt almayacak mısınız? (Casiye, 23) Ali Küçük hoca tefsirinde, bu konu hakkında şöyle diyor;“Peygamberim! Sen kendi hevâsını, kendi heveslerini putlaştırıp tanrı edineni ve hevâsı istikâmetinde bir hayat yaşayanı gördün mü? Allah’ı unutmuş, Allah’tan gelen basiretlerle ilgi kurmamış, Allah’ın kitabından ve peygamberin sünnetinden habersiz olduğu için, Allah’ın kendisi adına belirlediği kulluk programına teslim olmak yerine kendi bilgisine, kendi hevâ ve heveslerine teslim olmuş, ya da kendisi gibi başkalarının hevâlarına teslim olmuş, başkaları için yaşamayı, tâğutlar için yaşamayı, moda, çevre, âdetler için yaşamayı, başkalarına kulluk etmeyi alışkanlık edinmiş kişiyi gördün mü? ” Hayatın rengi İslam olmayan kişi hevasının kölesi olmuştur. Allah'ın istediği gibi değil de çağın gereği diyerek, Allah'ın hayatın tamamı için koymuş olduğu ölçüleri dikkate almayan kimse ya da "Ne yardan ne de serden" geçemeyen deyiminin ifade ettiği gibi, ne İslam'dan ne de modadan ve ya çağın popüler kültüründen vaz geçemeyip, emri/hükmü Allah'tan alan ama uygulamada ölçüyü  nefsinden alanlar aldanmışlardır. Böyle kimselerin de kalpleri marazlıdır.

3 - Katı Kalpler

Önce katı kalpleri tarif eden ayeti okuyalım;
"Ama bütün bunlardan sonra, kalpleriniz yine kaskatı kesilip taş gibi oldu, hattâ daha da sert! (Taşlar, kayalar bile, sizin şu duyarsız kalplerinizin yanında yumuşacık kalır.)" (Bakara, 74) İbni Kayyım bu kalp çeşidini madene benzetmiş ve şöyle demiş; Nasıl ki madene sıcak soğuk hiç bir şey tesir etmez, bu kalplere de vaaz, nasihat, hatırlatma etki etmez. Allah'a en uzak kalplerdendir. Hatta bazen hatırlatma yapana  bile kızarlar.

4 - Eğri Kalpler

Kitabı sana indiren O'dur. O'nun bazı ayetleri muhkem yani manası apaçık ayetlerdir ki, bunlar kitabın  esası ve anasıdır. Diğerleri müteşabih yani manası kapalı olanlardır. Kalpleri gerçeklerden sapmaya meyilli olanlar, sırf kafaları karıştıracak şeyler bulmak için ve ona keyfî anlamlar yüklemek amacıyla kitabın müteşabih denilen kısmına uyarlar. Oysa Allah'tan başka kimse onun kesin yorumunu bilemez." (Al-i İmran,7)

Kurtubi Saf suresi beşinci ayeti de vererek "İşte onlar (böylece Hakk’tan) eğrilip-sapınca Allah da onların kalplerini eğriltip saptırmış idi. Allah, fasık bir kavmi hidayete erdirmeyecektir." Bu ayetlerde geçen kalp; Kafir, Zındık, Cahil, ve Bidat sahibi olan insanların kalpleridirdiye açıklanıyor. Allah muhafaza, ilimsizlik ve bidatlere bulaşmak kalbin hastalanması, eğrilmesi  sonucunu doğuruyor.

5 - Gafil ve Gaflete Düşürülmüş Kalpler

"(Sakın) Kalplerini, Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi ‘hevâ ve heveslerine’ tâbi olan (ve nefsi arzularına tapan) ve (her) işinde aşırılığa kayan (ve ölçüyü kaçıran) kimselere uyma! (Ki bunun sonu hasrettir.)" (Kehf, 28)

Celal Yıldırım tefsirinde bu kişileri şöyle tanımlamıştır;

a)Kalpleri gafletle boğulduğundan Allah'ı anmazlar. Çünkü onların tek amacı, dünyalıktır. O bakımdan düşünceleri mal ve makam, zikirleri para, hayalleri şehvettir.

b)  Nefis iklimine tamamen bağlı bulundukları için, sadece bu iklim­den yana hevesler ve arzular peşinde koşarlar.

Bu durumda ne ezan sesi duyacak kulakları, ne minareyi görecek göz­leri, ne de namazdan zevk alacak gönülleri vardır.

c)Birçok işlerinde ilâhî sınırları aşarlar, yasakla, yasak olmayan ara­sındaki çizgiye pek dikkat etmezler. Zira amaçlan maddedir. Ona ulaşa­bilmek için arada engel sayılan değerleri çiğneyip geçmekte bir sakınca görmezler.Peygamber (A.S.) Efendimiz ve arkadaşları, Kur'ân'ın bu yüksek ter­biyesinde kalplerini şekillendirmiş mutlu ve bahtiyar kimselerdi. Onlar hiç­bir zaman sapıklara, maddecilere, şehvetperestlere ve nefislerini iman ve iyi ahlâkla izole etmeyenlere uymadılar. Onları kendilerine uydurmayı dinî borç bilip mesailerini bu uğurda harcadılar. Onun için de Cenâb-ı Hak on­lardan razı oldu, onlar da Cenâb-ı Hak'tan razı oldular.

  1. Sonuç olarak sağlıklı bir kalbin sahibi olmak için;Yakin bir iman,
  2. Salih amel ve farzları edaya ihtimam göstermek,
  3. Allah'ı çokça anmak,hatırlamak.Nafile namaz kılıp ve oruç tutarak Allah'a yakınlık kesb etmek,
  4. Haram helal sınırını kesin titizlikle korumak ve şüpheli olanlardan da kaçınmak.
  5. İlim elde etmek ve Salihlerle beraber olmak
  6. Ve Kur'an ile irtibatı kuvvetli tutmak gerektir.

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !