İslamı insanlığa din olarak seçen, onu tüm dinlere üstün kılan el-Aziz ve el-Hakim olan Allah’a hamdolsun.

Kalplere umudu yerleştirmek adına pek çok şey söylenmiş olsa da, bu konu her daim üzerinde konuşulmaya değer olacaktır.

Ta ki ümitsizlik, girdiği her kapıdan umudun azameti karşısında yenik düşerek geri dönsün.

Bununla birlikte duyulmamış şeyler söyleyeceğimiz düşünülmesin. Şairin dediği gibi:

“Bizden her ne duyuyorsan, tekrardan ibarettir”

Umut; insana azim veren, gayrete getiren, sorumlulukların hakkını vermeye iten, ruha kuvvet kazandıran, tembeli çalışmaya, düşeni kalkmaya teşvik eden bir kuvvettir.

Savaşçı, zorluklar içerisinde düşmanla yüz yüze gelmeyi göze alırken özgürlüğü elde edeceğini ummaktadır.

Hasta acılara sabredip, tedavisinin meşakkatine katlanırken Rabbinden ancak şifayı umut etmektedir.

Allah azze ve celle kullarına ümitsizliği yasaklamış, onlara umudun mahiyetini öğretmiş ve her çıkmazın karşısında umudu öğreten Rasulunu onlara örnek kılmıştır. Zira umudun yitirilmesiyle önce fertlerin kabiliyetlerinin, sonra ailelerin ve böylece toplumların onurlu ve temiz hayatlarının çöküntüye uğraması kaçınılmaz olacaktır.

Bununla birlikte ümitsizlik içinde miskinleşen topluluklar, henüz hayat tecrübesi kazanmamış, kuvvetli ve heyecanlı genç nesillerin gayretini ve şevkini kırarak zilletin adetleşmesine sebep olur.

Allah’ın, yeryüzünde hakkın galip geleceğini, zulmün ve taşkınlığın mağlup olacağını müjdelediği taife, umudu gönüllerinde sabit kılmak için;

-Şer’i nasların ışığında umudun değerini anlamalıdır.

 “Müʼminlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır.” (Rum suresi, 47.ayet)

-Allah’ın yardımını doğru anlamalıdır.

Yardım yalnızca üstün gelmek yahut nefislerin her arzu ettiğine ulaşması değildir.

Hayrlara muvaffak olması, musibetlere sabırlı, nimetlere karşı şükür sahibi olması ancak Allah’ın kuluna yardımındandır.

Fitnelerin ve cehaletin çokluğuna rağmen islam davetinin sadasının yükselmesi, Allah’ın yardımının açık bir delilidir.

Tağutların helak edilmesi, haksızlıkların ifşa edilmesi ilahi yardımın bir başka şeklidir.

-Sıkıntılar ve zor imtihanlar Allah’ın hoşnutsuzluğunu göstermez.

Nitekim Sa’d (r.a.)’dan söyle rivayet edilmiştir:

“- Yâ Rasulallah! İnsanlar içerisinde belaya en şiddetli maruz kalanlar hangileridir?” dedim.

Rasûlullah (s.a.s.):

“Peygamberlerdir. Sonra sırasıyla [Allah katında] rütbece en üstün olanlardır. Kul dindarlığının [kuvvetliliği ve zayıflığı] durumuna göre belaya uğrar. Bir kimse dininde ne kadar kuvvetli ise imtihanı da o derecede şiddetli olur. Bela insanın yakasına o kadar yapışır ki üzerinde bir günah kalmadan yeryüzünde yürüyünceye kadar onu bırakmaz.”(1)

-Umudun kaybedilmesiyle toplumun ve her birimizin uğrayacağı dünyevi ve uhrevi zararları mülahaza etmelidir.

Ümitsizlik geri kalmaya, verimsizliğe ve başarısızlığa, Allah’ın rahmetinden ve yardımından mahrum kalmaya sebebiyet verdiğinde kişi ezeli düşmanı şeytana mağlup olacaktır.

Yaşadığı zamanı iyi tanıyıp rotasını doğru belirleyen kişiye Allah azze ve celle rahmet etsin.

Asrın kültürüne ve medeniyetine hakim olan basiret sahibi kalbe, beşerin ihtiyaçlarını kavrayan selim akla Allah ihsanıyla muamele etsin.

Kullar Allah’ın şartını yerine getirdikleri sürece Allah vaadinden dönmez. O, fıtratımızı mürekkebiyle yazdığı “umut”la bize merhamet etmiştir.

“Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır.” (Nur suresi, 55. ayet)

(1) Tirmizî, Zühd, 57; Ibn Mâce, Fiten, 23.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !