• Sabiha Ateş Alpat27 Kasım 2009 21:17

    İbrahimî Bir Teslimiyet Olan Kurban: SİYASÎ BİR EYLEMDİR!

Kurban olmak ve kurban kesilmek!.. Kurban etmek ve teslim olmak! Biri İbrahimî bir rol, bir diğeri  İsmail´ce bir tavır! Kurban kesmek, İbrahimî bir davranıştır. Bu ibadeti, hayat kitabımız Kur´an şöyle bildiriyor bizlere;

"Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaAllah, beni sabredenlerden bulacaksın." 
Sonunda ikisi de (Allah´ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail´i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. 
Biz ona: "Ey İbrahim" diye seslendik. 
Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." 
Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı."(Saffat suresi,102-106)

      İmtihandı şüphesiz, her şey bir imtihan aslında! İbrahimî bir eylemin yine İbrahimî bir mesaj taşıması ve alınan mesajların  hayatımızı yönlendirmesi gerekiyor(du). Değilse  mesaj taşımayan eylemlerimizin bize de topluma da bir faydası olmayacaktır. İbrahim, Tevhidî eylemler için engel tanımamanın; İsmail ise, Allah´ın iradesine şartsız, itirazsız teslimiyetin sembolü!

Aylardan zilhicce, günlerden Kurbandır idrâk edil(emey)en! Allah´ın işaretleri/işaret ettiği özel menasiklerin yapıldığı hacc ibadetinin yapıldığı ay ve o mübarek günler!

  Mina; Sevgilinin, en sevgiliye feda edilmesi için, İsmail´inin tespit yeri.  Ayrıca  dünya ile ahiret hayatı arasında bir bekleme salonu mesabesinde olan kabri hatırlatıyor(du) insana. Biraz sonra sur´a üfürülecek ve  mahşeri andıran Arafat´a doğru "Gel!" çağrısına, "Lebbeyk; Emredersin Allah´ım!" denilip boyun eğilerek bir yürüyüş başlayacaktı.

Arafat; Ahiretteki hesap gününün provasının yapıldığı ve bilginin bilincine varıldığı yer!.. Vakfede dik durmayı, eğilmemeyi öğrenen başlarımız "iyyâke na´budu" nün provasında! Bilgi, bilince dönüşmüş, insana bir fırsat daha verilmiştir: "Dön dünyaya, kulluk yürüyüşünde artık yalpalama, dönüşün Banadır" mesajını alan kulların, önünü kesecek her engeli taşlamaktı cemre. Tevhid´in  yaşanması adına engellerin taşlandığı cemreden sonra kurbanlar kesilmiş, artık Allah (c.c.) yolunun yolcusu için bir engel kalmamıştır. Şimdi sıra cehd etmeye gelmiştir. Şimdi sıra Hacer olmadadır!

Zira nicedir günümüzün İsmail´leri vahye susuzdur. Ciğerleri kavrulmaktadır Kur´an´sız! Namaza susuzluk çeken gençliğin derdine derman olunması gerekmektedir! Tam yedi kez gidilip gelinmesi gerekmektedir. Safa ve Merve yürüyüşünde yedi sayısı önemlidir! Yedi sayısı  Arap dilinde sonsuzluğa  işaret eder. Bu, "sonuna kadar durmadan cehd edeceğim, cihad edeceğim" sözünün verilmesi anlamına gelmekteydi.

        Ve şimdi  bugünlerde yine bıçaklar  hayvanların boğazına doğru uzanmakta. Kestiklerimiz "İsmaillerimiz" olmayınca, şuursuzca   insanların bıçaklarına uzatıyor boyunlarını kurbanlık(!) hayvanlar. Arafat´ta dik duruyor, zâlimlerin önünde bükülmüş, eğik nice beller! Oturan ümmetin, Müzdelife´ye yürüyüşünü izliyoruz ekranlardan! Yine sahte cemreler atılıyor barışık yaşanılan düşmanlara!

Hacer´in cehdini  oynayanlar, ümmetin yetimleri, ümmetin çocukları için parmak dahi oynatmazken, uyku modunda bedenler, sa´y u gayret içerisinde Safa ve Merve arasında!..

Yine bir Zilhicce ve yine her mü´min İbrahimî bir eylem için, İbrahim rolünde! İsmail, İbrahim için değerli/sevgili/önemli/kalbinde yeri olan bir varlık! Sevgiliyi, en sevgiliye feda eylemidir kurban!.. İbrahimî bir rol de; sevgiliyi tespit edip, temsilen koçu kurban eylemektir. İş olsun için değildir bu eylem! Gerçekten "Allah´a feda edemeyeceğim hiçbir şeyim yoktur" ifadesinin şahitliğidir bu eylem!.. Bir hesaptır yapılan ve herkes kendisi için zaten yapmaktadır hesabını. Bu günlerde  şehir bilbordlarında Kurban derisi için hesapların duyurularını görüyor ve bir kez daha düşünmekten kendimizi alamıyoruz. "Vakfımıza kurban derilerinizi verin" yazısını  gördüğümde  "Bizi güçlendirin ki; inancınızın diğer emirlerine  yasak koyarken imkânlarımız daha geniş olsun" mesajını okur gibi oldum bilbordlara bakarken. Silahlı güçler, kurum gibi kapkara hava-cıva kurumları post kapma yarışına girmişler... Ve "gerçekten Müslümanları bu kadar saf mı sanıyorlar?" diye düşünmekten kendimi alamadım doğrusu.

   Başörtüsü Allah´ın emridir, Kurban da diğer emri! "Zinhar, başörtüsü yasaktır ve tesettürlü hanımlar bulunduğumuz yerlere giremez!" diyenler, kurban derimize talip olmuşlar! Bahane hazır: "Başörtüsü siyasal simgedir." Başörtüsü siyasal simgedir de kurban nedir?! İşte, yemin ile söylüyorum; İbrahimî bir eylem olan Kurban, başörtüsünden daha fazla mesaj taşıyan (sizin deyiminizle) siyasi bir simgedir! İbrahim, (a.s.) Firavunî düzenleri ortadan kaldırmak için kendisine mani olabilecek ne varsa "Feda ederim" demiştir, Kurban eyleminde! Kurban eylemiyle Firavunların korkulu rüyası haline gelmiştir İbrahim! Bundan daha büyük bir siyasi simge olur mu?!

Bizim baş örtülerimiz size menfaat sağlamadığı için mi siyasal simge iddiasıyla yasaklıyorsunuz? Kurban eyleminden ise nemalandığınız için mi ona ses çıkarmıyorsunuz? Yoksa günümüzde İbrahimî bir eylem olma manasından uzaklaştırıldığı için mi?! Yoksa her ikisi midir sebep?! Dini istismar etmek dediğiniz şey değil mi bu yaptığınız? Müslümanların ibadet ve siyaset olarak Allah için kestikleri kurbanın derisini toplamak, sizin dilinizde "irtica" değil miydi?

Bizse, inanıyoruz ki; Allah nurunu muhakkak tamamlayacaktır. Sizin gibiler istemese de... Rabbimizden diliyoruz ki, Allah bizim elimizle nurunu tamamlasın ve kendi düşmanlarının intikamı için bizleri görevlendirsin.

Sabiha Ateş ALPAT

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !