Selamunaleykum hocam, dosya konumuz ‘kalk ve uyar’ bu konuda size birkaç soru sormak istedik, bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ediyoruz;

1)Öncelikle biz Müslümanlar ‘kalk ve uyar’ emrinden ne anlamalı, bu emri nasıl yaşamalıyız?

Cevap:1: Bismillah esselatu vesselamu ala Rasulillah ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Bu soruya cevap vermeden önce  niçin yaratıldığımızı hatırlatmak istiyorum "Ben,Cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım". (zariyat

56) Kulluk,hayatı Allah'a sorarak yaşamaktır.

Bu amacı insanlara hatırlatmak için peygamberler gönderilmiştir.  Tüm peygamberler   Tevhide davet ile vazifelendirilmiştir.Son Peygamber  ile tamamlanan çağrı da,Peygamber ve peygambere inanan herkes  bu uyarı görevi ile vazifelidir

İkra ile verilen ilk emir ardından “Kalk ve uyar” emriyle ikaz edilerek hemen harekete geçilmesini istedi. Ayetleri incelediğinzde özel hitap olmadan “Ey örtüsüne bürünen” diyerek başlıyor kaldı ki;  . Tefsir usul kaidesinden önemli bir kaideyi hatırlamakta fayda vardır.            "Hitabın hususi olması hükmün umumiliğine mani değildir”. Kur'an'da şayet bir emir özel hitapla gelse dahi hüküm tüm müminleri bağlayıcıdr. "Ey örtüsüne bürünen!
Gece kalk, ancak birazı dışında.
Gece yarısında veya biraz önce
Ya da biraz sonra... ve ağır ağır Kur’an oku!
Çünkü biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz.Gündüz ise, senin için uzun bir meşguliyet vardır. "(Müzemmil:1-7
).  Sana Sorumluluğu ağır bir söz vahy edeceğiz!.üzerinizdeki yük ağırdır diyerek küfür,zulüm,fahşa yaygınken inanan insanın durmaması gerektiğini emr ediyor ve hedefi “Yer yüzünde fitne kalmayıncaya,,” kadar olarak gösteriyor…İlk gelen emirlerde  kalk emri   müzemmil suresi ve müdessir surelerinde olmak üzere iki kez  vurgulanmıştı. Birinci kalkış hazırlık içindir, ikinci kalkış  başkalarını uyarmak içindir. Müzemmil suresinde kalk diye verilen emir davet edecek kişinin hazırlığını ifade ediyor "Müzemmil" diye ifade edilen örtünün bu hazırlığa engel olan tüm örtüleri kapsıyor. Çağrıyı dillendirecek olan kişinin  önce kendisi çağrısını yaptığı davanın canlı şahidi olmalıdır.  "Müdessir" de bahsedilen örtü ise  hazırlık sonrası bürünülen davetçi örtüsüdür ( kisvesidir).Ve bugünde sıkıntılarımızın başında söz ve eylem bütünlüğüne sahip olunamaması gelmektedir. Uygulamaya kendimizden başlamamız gerektiğini müzemmil suresinden anlıyoruz.Sonra bir kimse bir kötülük gördüğünde, iman etmişse işayet kayıtsız kalamayacağını bildiren şu hadis " Ebu Said el-Hudri (r.a.)’den şöyle dediği rivayet edildi:Resulullah (s.a.v.)’i şöyle derken işittim: “Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, bana gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle (değiştirsin), bu da imanın en zayıfıdır.” (müslim) en pasif tepkinin bile iman zafiyetinden olduğunu beyan ederken ve dahası  bunun ötesinde imandan eser yoktur diye ikaz ederken bunca zulmün karşsında bir mümin nasıl kayıtsız kalabilir ki?!. Bununla beraber  İslami çalışmaları mutlaka bir ekip (kadro) ile birlikte yapılmalıdır.Planlı,programlı,stratejisi belli  ve sürekli olması gerekir. Bunu da nebevi metottan öğreniyoruz.  "Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk olsun. İşte kurtuluşa erenler bunlardır." (al-i imran 104)...Tevhid davası "Yer  yüzünde fitne kalmayıncaya kadar" direktifiyle " Sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahy edeceğiz"( Müzemmil suresi) buyurmuş,önce kendisinden başlayarak toplumun  tevhid ile değişimini ön görmüştür.

Bu emri ve her emri  hayata taşımada yegane örnek peygamberimizdir. Her fırsatı her toplantıyı her cemiyeti,her kişiyi  islamla  buluşturma derdini çekmek zorundayız . derdimiz davamız  olmalıdır. takip ettiğimiz iz Peygamber ve ashabının izi olmaldır

 

2;Muhafazakârlık arttıkça vahiyden uzaklaşan bir toplum haline geliyoruz. İmkânlarımız arttıkça, eylemlerimiz azalıyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, bu durumu nasıl engellemeliyiz?

 

Cevap 2: Bir kere muhafazakarlık "Dini inanışında sağlam ve değiştirmeden  koruyan" olarak tanıtılıyor lugat kitaplarında. Buradan baktığımızda muhafazakarlık değil,dinde tahrif yaygınlık kazanmış oluyor desek daha yerinde bir tanım olur diye düşünüyorum. Bunun çok çeşitli sebepleri var. Rehavet,dünyevileşme ve islamı yaşamada  parçacı yaklaşım, yapması gerekirken yapmadığı halde  yaptığıyla yetinen  gereği gibi dertlenmeyen vb sebepler sıralanabilir.. İhlasi kaybettikçe kabuğumuz kaldı ve kabuk da iç dinamikleri olmadan özünü koruyamaz.Bir ibadetin kabul olması için  şu şartların kendisinde bulunması gerekiyor.

1: Yapılan şey Allah'ın emri olmalıdır.

2: Allah'ım emrettiği gibi olmalıdır

3: Allah için olmalıdır...Biz namaz başta olmak üzere tesettür, kadın erkek ilişkileri  kısacası hayatta ne varsa  bu üç kurala dikkat ederek yaparsak  kutuluşumuz mümkün olacaktır.Tevbe etmek top yekün halimizi gözden geçirmek durumundayız. Temsiliyet,örneklik,önderlik,öncülük etme vasfımız yara aldı...Kitaba uymak yerine kitabına uydurmak çabaları nefsi tatminden başka bir şeye yaramayacaktır.

3)Günümüz teknoloji çağında, çok fazla ve doğruluğundan emin olunmayan bilgi ve haber var. Bu durum bulanık bir zihne ve olaylara istenilen/bize sunulan şekilde bakmamıza sebep oluyor. Dünyadaki zulüm ise artarak devam ediyor. Bu çerçevede doğru bir bakış ile yani akl-ı selim ile olayları değerlendirmek mümkün müdür? Bunu nasıl başarabiliriz?

Cevap .3. İİlk emir okudur. Ama nasıl bir okumadır istenen.  Okuma eylemi en önemli eylemlerimizdendir, zira davranışlarımız okuma eylemi ile bire bir orantılıdır. Bir kimse  bir olayı nasıl okuyorsa okumasının rengine görede tavır belirliyor davranış sergiliyor."Eğer dikkatli olmazsanız, medya sizin iyi insanlardan nefret etmenizi, kötü insanları ise sevmenizi sağlar". (Malcolm X).

Allah hayat kitabımız kur'an da haber alma siyasetimizi şu ayetle bildirmiştir "Ey iman edenler! Şeriatın koyduğu sınırlardan dışarıya çıkmayı adet haline getiren biri, size bir haber getirirse, ona inanmadan önce, doğru olup olmadığını iyice araştırın, yoksa bir topluluğa yanlışlıkla bilmeden kötülükte bulunur, incitirsiniz de, sonra yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız."(Hucurat:6)...

 Toplumsal algı operasyonuna karşı dikkatli olmamız gerekiyor zira onların doğru dediğine doğru,yanlış dediğine yanlış demeye başlanıyor sonra.

Bizim olayları vahiy eksenli  okuma kabiliyetimizi geliştirmemiz gerkiyor. Bu bir farziyettir.Tabi bununla beraber  medya konusunda  takva sahibi müminlerin bu boşluğu doldurmaları da lazım diye düşünyorum.

4)Bir yazar olarak sizce ‘yazmak’ ; ‘kalk ve uyar’ emri kapsamında sayılabilir mi? Genç yazarlara bu konuda tavsiyeleriniz var mıdır?.

Cevap:4: Elbette cihad, Allah ın dini hakim olsun için yapılan, meşruiyetini Kura an ve sünnetten almış her türlü eylemin ve sözün adıdır.Hangi, niyetle yazıldığı ,ne yazıldğı önemlidir.kalem yemin eden Allah' (cc) kaleme dikkatlerimizi çekmiştir. Sadece rızası doğrultusunda kullanılırsa cihadın bir nevidir elbette.Genç kalemlere  tavsiyem şu; Kalem güçlü bir silahtır, kullanmasını bilene. Hakkı yazmak konusunda cesaretli olsunlar.Doğruluğundan emin olunmadan yayınlanan yazılar , hedefe kilitlenmeden atılan ok gibidir,geri de tepebilir mazaAllah... Kalemleri haktan yana güçlü olması duasını yolluyorum vesilenizle.

5)İman eden bir insanın ‘direniş’i neye, kime karşı ve nasıl olmalıdır?

 

Cevap:5:Tevhid mesajı önce isyanla başlıyor."La İlahe" baş kaldırı önce tüm ilahlaradır.O halde ilah kavramının neyi kapsadığı önemlidir. İlah kapsamında  ne varsa redler arasındadır. Sonra hemen ilk gelen ayetler Tuğyan eden tağutlara baş kaldırmamzı gerektiğini beyan etmektedir, Alak suresinde. Ve yine aynı surede İslami yaşama kim engel oluyorsa  ona baş kaldırmamız isyan etmemiz,itaat etmememiz emredilmektedir.

Neye karşı olmalıdır; Haksızlığa,küfre, zulme,tuğyana,haramlara,fuhşuyata,fesada...

Kime karşı olmalıdır; İlahlaşanlara,zalimlere,tağutlara,fasıklara.İslamı engelleyen, kendini müstağni gören tüm müstekbirlere.  Alak suresi ilk gelen suredir bu konu  gündem edilmiş ve isyan  emredilmiştir "Engelleyene boyun eğme". 

Nasıl Olmalıdır;İşte burası da çok önemlidir. Peygamberce olmalıdır elbette. Ayetlere baktığımızda müzemmil suresinde nasıllığın ilki şu emir ile gözümüze çarpıyor "Onlardan  güzel bir hicret ( ayrılma) ile hicret et". Evvela safın net olması, Tevhidin özgün safına cahiliyyeden hiç bir şey taşımayarak,net duruşların sahibi olmalıyız.

 Ayrıca önemli hususlardan birisi de şudur; islam'ın hakim olmadığı yerlerde her türlü haram alenen açıktan işlenir. Bu durumda  tüm müminler genç, ihtiyar, kadın, erkek herkes bu yaygın haramlara  düşmemek için haramlara karşı direniş içerisinde olmak durumundadır

Sonra  "Vesbir ala ma yegulun" emri gereği sabrı kuşanacak. Çünkü söylediği söz sıradan bir söz değil. Tevhid ile dünyaya seslenmek; Ey  ilahlaşanlar sizin sonunuz gelecek demektir. Tepkiler doğal olarak olacak. Bu nedenle zorluklar karşısında da tavır belirlememiz gerekiyor. Davet metodunda yegane örnek Peygamberimizdir."Andolsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmaya inanan ve Allah'ı çok anan kimseler için en güzel bir örnek vardır. "(Ahzap:21).  Asla taviz vermeden ama tebdir ve hikmeti de elden bırakmadan yola devam edilmelidir. Aslında bu konunun cevabı buraya sığmayacak kadar uzun bir açıklama gerektirir   ama bu kadarı ile iktifa edelim..

6)Bu konuda karşımıza çıkabilecek engellere karşı takınmamız gereken tavır nasıl olmalıdır, sizin bu konuda tecrübeleriniz var mı, bizimle paylaşabilir misiniz?

Cevap:6: Karşımıza engel çıkmaması mümkün değil.  Sünnetullahtır bu."Acaba sizden öncekilerin başlarına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeksizin, kolayca Cennet'e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine ağır sıkıntılara ve zorluklara uğradılar, öylesine sarsıldılar ki, peygamberleri ile çevresindeki inanmışlar; Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?» dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır." (Bakara:214)..

Mekke dönemi de bu konuda  şahitliğini yapanların dayandıkları zorulukların örnekleriyle doludur. Bizim tecrübelerimiz ise onlarınkinin yanında söylemeye değer şeyler değildir.Bilmemiz gereken şey şudur dik ve net duruşların sahibi olmalıyız. Bu dava "Bir elime güneş bir elime ay verseniz vaz geçecek değilim" resti ile belirlenmiş "De ki ey kafirler asla sizin taptığınıza tapacak değilim"  diyerek de ilkesi belirlenmiştir.
Şurasınında  unutulmaması, gerekir karşı tarafın engellerinin yanında  kişinin  zaafiyetinden kaynaklanan engeller de vardır  iş, aş, eş engeli vb. Bu engellerde ahiret bilinci ve feraset ile aşılabilinir.

 

 

7)Uyarı sorumluluğunu/daveti dikkate alan bir genç müminin olmazsa olmaz vasıfları nelerdir, neler olmalıdır?

Cevap:7:Örneklik, öncülük,önderlik.Teslimiyet,temsiliyet konusunda hassas olunmalı. Davetin hazırlık devresinde yapılması gerekenler  ilgili kitaplarda açıklanmıştır.  Bu dava  söz ve eyleminin birlikte olmasını isteyen bir davadır. Tevhid,takva ve Kur'an'i bir terbiye  kesinlikle tüm müminlerin  ama  özellikle davet sorumluluğunu üstelenmişlerin hasasiyetle dikkate almaları gereklen üç önemli  hususdur.

Gaye; Allah rızasıdır.

Görev ;Bütün yer yüzü

Mükafat ise; Görevden daha büyüktür. Cennet ve bir de Rıza-İlahi... Azimle,istikrar ve sabır ile çağırdığımız davanın, vahyin canlı şahitleri olunması gerekiyor

8)Son olarak sizin özellikle bir bayan olarak davet konusundaki çabanızı takdir ediyor ve örnek almaya gayret ediyoruz. Müslüman bir kadın günümüzde davet sorumluluğunu nasıl yerine getirmelidir, topluma ve özellikle genç kardeşlerimize neler önerirsiniz?

Cevap:6: Bu sorun çok sıkıntılı bir sorun. Kadın konusunu ele almak,dile almak  kolay değil. İslam davası sadece erkeklerin omuzlarına yüklenmiş bir dava değildir. Sorumluluk alanları ve bir takım eylem farklılıklarıyla birlikte  tüm inananların bu saflarda yerini almaları zorunludur.  İki kanatlı kuş gibidir, bir kanat erkek diğer kanat kadın. Bir kanat eksik kaldığında kuş uçamaz öyle değil mi!?.

 Kadın ve erkek  sosyal alanda yerini alırken dikkat etmesi gereken en önemli hususların bazıları müşterektir. Örneğin harama bakmayın, ölçüler farklı olsa da tesettür konusu. Zaruret anında vakar ile konuşmak vb.

   Hanımların hasseten  dikkaet etmeleri gereken hususları ayetlerle kısaca açıklayacak olursak

a:Konuşmasına ve süsüne dikkat kesecek

"Ey peygamber hanımları! Siz, diğer kadınlardan birisi gibi değilsiniz. Eğer Allah’tan korkuyorsanız , edalı konuşmayın ki kalbinde hastalık olan arzu duyar. Uygun şekilde konuşun.Evlerinizde oturun, eski cahiliye zamanındaki gibi süslü püslü salınmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve peygambere itaat edin". (Ahzap 32-33)..

Ayetteki ifade "Siz her hangi bir kadın gibi değilsiniz". Cidden çok tefekkür edilmesi gereken bir nokta.

b: Bakışlarına  ve  süslerine/ziynetlerine dikkat edecek."Mümin kadınlara da söyle, bakışlarını sakınsınlar ve mahrem yerlerini korusunlar. Açıkta olan kısmı hariç zinetlerini göstermesinler. Başörtüleri ile yakalarının üzerini de kapatsınlar. Süslerini; kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kendi kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendisi gibi kadınlar, kendi cariyeleri, erkekliği kalmamış hizmetçileri, kadınların mahrem yerlerini henüz bilmeyen çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süslerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. -Ey müminler, kurtuluşa ermek için hep birden Allah’a tevbe edin! " (Nur:31.).
 

c. Tesettürüne dikkat edecek:

"Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir. "(ahzap 59)
uzun,vucut kalıbı göstermeyecek kadar geniş,içi göstermeyecek kadar kalın,süs olmayacak kadar sade olmak zorundadır...kesinlikle bu çizgileri, korumalıdır.Ev ve dışarı dengesine,iç alem ve dış alem dengesine de titiz olmak zorundayız.

Ben teşekkür ederim. Umudumuz oluyorsunuz. Sizleri tebrik ediyor  her birinize sevdanız şehadet vuslatınız bayram olsun diyorum.

Selam ve dua ile

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !