Neden böyle başlık?!.Neden böyle bir giriş?!..

 

Kadına dair bir söylemi ele alan, şayet bir kadın ise hemen "Feminist"  damgasını vuranlara rağmen konuşmak durumundayız..

Bu çağda yaşadığımıza göre kendi sorunlarımızı dile getirmenin adı bize göre ;Haksızlık karşısında susmamaktır.

 

Allah  inananlara "Müslüman" adını takmıştır ve Allah şahittir ki biz bu ismin mana ve mefhumuna razıyız. Başka bir isme ihtiyacımız yoktur. Bunun  şirk olabileceğinin de farkındayız...

 

Tüm tartışmaların odağında olmak rahatsızlık verici..Tarihi burada tamamen irdelemeyeceğiz,bir dönem kadının, insan olup olmadığı bile tartışılmış. Cennetten çıkarılma sebebi olarak görülmüş ve daha nice tartışmalar...

 

Çağımızda   kadın olmak,tüm çağlar ile yarış yaparcasına zorluğunu  sürdürüyor...Coğrafyamızı doğu ve batı olarak iki bölüme ayıranlar,doğuda geleneğin kıskacında,  batı da moda ve sözüm ona özgürlüğün kıskacında kadını ezmekte...

Bir taraftan yine kadın üzerinden insanlık ile oyun oynayanlar ise yine sahnedeler ve Batman gibi bir şehrimizde  sokak  duvarlarını şu afişle donatmışlar "

"Kadınız, kimsenin namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür." Anlamına gelen:  "Em Jin in, ne namusa tu kesine, namusa me azadiyame"..Bunu Batmanlı hanımefendilerin taşıdığı düşünce olarak kabullenmek zor...Ve yine birileri kadın üzerinden bir takım hesaplar derdine düşmüş demek ki!...

 

Bu ifade vahiy ile, kültür ile,mahremiyet ile zıtlık oluşturduğunu sanırım söylemeye gerek bile yok..

 Özgürlük diyerek kulağa hoş gelen tuzak söylemlerle kadının "ana" olmak" evinin hanımefendisi olmak" konumundan çıkarıp,reklamlarına alet ettiler.Sermayelerinin katlanarak artması için kadın, kapitalist sistemlerin (aslında tüm küfür sistemlerinin desek daha yerinde olur) vaz geçilmezleri oldu.

Diğer bir tarafta ise gelenek/töre adına  resmen köle konumunda muamele görmeye devam ediyor.Sanki iki ayrı çağda gibi. Aynı coğrafyada iki ayrı dünya yaşanıyor gibi. Tüm haksızlıkların çaresi yalnızca İslam´dır!.Ama gelin görün ki; bu çağın Müslüman´ında kangren olan TEMSİLİYET problemi yüzünden tüm bunların yanında bir de,yanlış fıkıh anlayışıyla asli konumundan uzaklaştırılan mümine hanımlar var!.      Peygamberimizin (sav) uygulaması asli delillerden olduğu halde,fikri yaklaşımlara  terk edilen İslami yaşam, tüm dertlerin çaresi olduğunun canlı şahitliğini yapamıyor!.

 

Yerleşik hale gelen,islam´i olmayan ama İslami  zannedilen anlayışta. işi bir erkeği (eşi) memnun etmek gibi algılanan,çok fazla bilgili olmasına gerek duyulmayan bir konuma itilmiş durumda!.Hele İslam´ın dertleri için fikir üretmek,ya da söz konuşmak mı?!.Bu,kadınların işi değil ki!. Örnek mi istiyorsunuz.

Türkiye´nin önde gelen,tanınmış simalarından birine,tanıdığımız biri soruyor;

  -Hocam bizim kız Arapça öğrenmek istiyor ne dersiniz,tavsiyeniz ne olur?.

Hocamızın cevabı manidar(!?):

  -Ne yapacak, müfessir mi olacak,Namaz kılacak kadar bilgisi olsun yeter...Diğer bir örnek bizzat yaşadığım bir vaka..Yine tanınmış bir vakfın yetkilileri,değerli eşim ile bir program yollamışlar.Hanımlar için seminer isteniyor,konuları  kendileri şöyle belirlemiş;

 

 1: Allah´a iman:1 Ders..(Tüm iman maddelerine  tek tek bir ders süresi ayrılmış)

 

 2: Fıkıh bir ders..

 

 3:Kadının kocasına itaati(Çok önemli olduğu için birkaç ders yapılsın)..Hiç abartısız gelen program aynı bu şekilde..

 

Kimse kızmasın amacımız gerçekten Allah´ın koyduğu çizgi,ölçü ne ise onu ortaya koymaktır ne fazla ne de eksik... Şimdi sormak istiyorum,özellikle gençlerimizin umum gidişatından memnun musunuz?..

 

Vahyin,peygamberimizin (sav) örnekliğinden uzak gençlerimizin hali pür melali anaların eseri değil de nedir?. Yaratılış gayesi çerçevesinde, hayatımızın meselelerinden uzaklaştırdığınız kadınlar bulunduğu bölge ve şartlara göre kategorize edildiler adeta..

 

Mesela; Ev hanımı pozisyonunda olan hanımların hayatlarına  bakın. Mutfak,oturma odası,yatak odası üçgeninde, oturmalara gitme,pasta börek günleri vs.vs anlamsız,boş işlerle meşgullerken,Ümmetin dertlerine yönelik katkıları nelerdir?..

Televizyon programlarına mahkum edilmiş  vakitlerin, kul bilincinde evlat yetiştirmelerini beklemek saf dillik değil de nedir?..

 

Bu durumda olan hanımların eşlerine baktığınızda, çarşı pazara ses çıkmazken,her hangi bir vakıf ya da benzeri yerlerde hayır çalışmaları için izinleri yoktur genellikle!.Yegane önderimizin (sav) hakkımızda "Dünyevileşmekten" korktuğu bilinmektedir.. Hangi kaygılardır Mü´mine hanımların sosyal yaralardan el çektirilişi?!.

 

Bir de bilinçli,bilgili ve inancıyla var olmak isteyen ama sistemin ötelediği hanımlar var!..

 

Her şey sistemin bekası için yapılıyor!. Hanımlar inançları gibi giyinirlerse sistem,rejim elden gider!. Yok efendim kıyafet devrimine aykırıymış..Aynı devrimle erkeklerin hepsi şapka giymek durumundadırlar ama bunu kimsenin  gözü görmez..Kadın açılmalıdır ki;daha çok cinsel istismara uğrasın.

 

Daha çok reklam aracı olabilsin. Erkekler şapka giyse ya da giymez ise ne değişecek ki!.. Kendi gibi bir insan olana,diğer bir başkasının kıyafet konusunda,hegomanya kurarak hem de sistem adına kanun koyması hangi adalet ilkesine sığıyor bilinmez ama "Adalet mülkün temelidir" sözü asılıdır mahkemelerde!::

     Ya da kadın çalışan kadındır!. Para kazanarak ev ekonomisine katkı sağlayacak. Çoğu zaman kazandığı,bezendiğine yetmez..Evlatları,en çok muhtaç oldukları (0.6 yaş) zamanda başkalarının ellerindedir..

  Sosyetik kadın diye  sınıflandırılanlar ise dünyanın zevkleri içerisinde, çoğu zaman mutsuzluk ile savaş içerisinde...

     Tarih de  hayırlı işlerde öncü olanların aksine,şimdilerde en çok mahrem yerlerini kim açtıysa  gündemi o işgal ediyor.Hem de cinselliği konu edilerek. Kadınların elleriyle yetiştirilen nesiller, toplumlara ve tarihe yön verirken,şimdi kadınların elleriyle yetiştirilen nesiller, neden maddi ve manevi anlamda intiharlar ile hayatlarına son veriyorlar!?..

  Düşünmeye değmez mi?..

 

Sabiha Ateş ALPAT

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !