Hidayet sürecimden bu güne yaklaşık 35 yıl geçti.İslami bilince erdikten sonra hidayetime vesile olan (Allah ondan razı olsun) Hoca hanıma sorduğum sorular aldığım cevapları mutlaka kitaptan da okumaya çalışır kitap ile söylenenin orantılı olup olmadığına bakardım.
Okudukça yaşanılan dinin aslında bir çok noktada İslam fıkhına uygun olmadığını görmüş olduk. Hiç unutmuyorum yaşanılan din ile ilk ayrışmamız Ramazan HİLALİ meselesi yüzünden çıkmıştı.
Arapça eğitimi aldığım yerden Hilal'e göre oruç tutmam sebebiyle kovulmuştum.
BU nedenle Müslümanlar tarafından ilk aldığım lakap "MEZHEPSİZ" oldu. Oysaki "Bizzat Ebu Hanife hilali gözetlemek vaciptir" diye okumuştum fıkıhta. Arapça eğitimi nereden tamam ederim derken başka bir adres bulmuştum. Orada Arapça alırken konuşmayacağıma karar almıştım.Ve nitekim bir gün tarikata girme gerekliliğinden bahsedildi ve RABITA(!) önemi anlatıldı. Bilmediğim için sormuştum nasıl yapılır. Şeyhin rabıtası için yapılan tarif içime oturmamıştı. Kitaplara baş vurdum Peygamberimizin böyle bir şey yapmadığı gün gibi aşikardı. Sonra Zümer üçüncü ayet ilişti gözüme.Ertesi gün anlatana sordum.
Rabıta
Farz mı?
CevaP;
Hayır:
vacip mi?
Hayır.
Sünnet mi?. Peygamber (sav)yapmış mı?
Hayır?
Peki ne?
Cevap yok.
Hayır bu zümer 3. ayet ile uyarılmış olan eyleme benziyor demiştim
"Ey Muhammed! Şüphesiz ki, Kitab'ı sana hak olarak indirdik. O halde sen de dini Allah'a has kılarak ihlas ile kulluk et. 
İyi bil ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'ndan başka dostlar edinerek, «Onlar bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz» derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde hüküm verecektir. Allah, yalancı, inkârcı insanı doğru yola iletmez"(Zümer:2-3).

İkinci kez Arapça eğitim kesilmişti.Şimdiki Lakabım "VAHHABİ"ydi.
Başka çareler arayarak Arapça konusunda biraz mesafe kat etmiştim. Ve bir gün Demokratik yolların kullanılıp kullanılamayacağı konusu gündemimize düştü. Siyer kitaplarına baş vurdum. Kafırun suresinin nüzul sebebi çıktı önüme ve daha bir çok vesika. Özellikle Peygamberimize yapılan "Kral ol başımıza" teklifi çok netti.Hayır dedik " Demokratik yollar metod olarakkullanılamaz" ve oy kullanmadık. Parmaklara vurulan boyadan anlaşıldığı için (O dönemlerde öyleydi yine var mı gerçekten bilmiyorum). Dışlandık ve bu defa lakabım " "İRANCI"olmuştu. oldu. Oysa ki ömrümün hiç bir zaman diliminde İran ile bir bağım olmadı. Aişe anamıza yaklaşımlarını bilmek başka her hangi bir şeyi bilmeme gerek bırakmamıştı çünkü.Ve Arapça eğitim yine yarım kaldı çünkü ders verip vermeme konusunda istihareye yatacaklarını söylediler. Sonra istihareye gerek kalmadan sana ders vermiyoruz dendi.İnanılır gibi değil bu lakapların sahibi değiliz diye ispat etmek için araştırdık, araştırdıkça delil bulduk. Ayet hadis ne varsa sunmaya çalıştık nafile... 
Sonra bir gün bir konferansta şu hadis diye uydurulan "Erkeğin her tarafı irin olsa kadın yalasa hakkını veremez" sözünü " ve meşhur "Erkeğe secde yı emrederdim" sözünü başta Kerim oğlu hocamız olmak üzere bir çok alime sorup senedi zayıftır ya da uydurmadır cevabını almış olduktan sonra böyle bir şey fiilen olamaz dedik. Baktık hadis inkarcısı olarak anılıyoruz. Allah'tan bir çok makalemizde hadislere yer vermiş olmamız (olabilir) bunun önünü çabuk kapatmış oldu.
Zaman geçti ve biz 28 şubat sürecini yaşadık. 28 şubattan sonra kıyafetimizde bir değişiklik(!) yapmadığımız için bu defa adımız "Hizbullahçı" oldu.
Geçenlerde bir toplantıda bizim cenahın ünlü bir ablası "Bana bak hele sen İŞİDCİMİSİN" diyerek pat diye sormaz mı. Bir bu kalmıştı dedim ve ekledim "İnsaf, ablamız işid bizi Müslüman bile saymıyor"...
Ve şimdi 2016. Demokratik yollarla muhafazakarlar başta
Bizim adımız sadece "Müslüman" dediğimiz için (........) Belediyesine ait kültür başkanlığı " SELEFİ" diyerek salonu seminerimize tahsis edemeyeceğini bildirmiş...Öğrendim ki şimdi ki lakabımız "SELEFİ" imiş.Bekliyoruz İnşaallah bir gün sadece Müslüman diyecekleri günde gelir...
Allah şahid olsun ben sadece Müslüman'ım.
"İnsanları Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve «Ben müslümanlardanım» diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?"(Fussilet :33)

Sabiha Ateş Alpat.

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !