• Atasoy MÜFTÜOĞLU01 Ekim 2012 16:18

    ZEYNEPDER'İN ATASOY MÜFTÜOĞLU ile yaptığı röportaj!.1.Bölüm

Bismillahirrahmanırrahim;


Azize kardeşim Sabiha Ateş Alpat


Size kardeşce selam veriyorum.Ailece ilahi bağışlar içersinde bulunmanız için dua ediyorum.Sorularınızı geciktirerek  yanıtladığım için bağışlamanızı diliyorum..İncelik göstererek gönderdiğiniz değerli kitaplarınız için bin can ile teşekkür ediyorum.Şanı çok yüce Rabbim,bütün çalışmalarınızı mübarek  ve muazzez kılsın efendim.
Sizi Hak´ka emanet veriyorum.Zamanın Zeynebi derneği  mensuplarına selam ve dualarımı gönderiyorum.

4.Nisan 2009.
ATASOY MÜFTÜOĞLU.


1. Zeynepder:Tarih boyunca en çok istismara uğrayan konulardan biri kadın konusu... Evvela şunu sormak istiyoruz. Neden kadın konusu hep tartışılan, gündem olan bir konudur?


ATASOY MÜFTÜOĞLU:"
Karşı karşıya  bulunduğumuz meydan okumalara gereği gibi yanıt verebilmemiz için Ahlaki ve düşünsel üstünlüklere/ etkinliklere Çok ihtiyacımız var"...  


Cevap 1: ATASOY MÜFTÜOĞLU

Kolonyal düşünce; sömürgeleştirmek istediği/ sömürgeleştirdiği halkların/ toplumların öncelikle bilincini sömürgeleştirdi.Böylece,sömürgeleştirilen bilincin bir eleştiri/sorgulama ve muhalefet üretmesini,bir direniş üretmesini engellemiş oldu.Kolonyal süreçler,batı dışı toplumların kendi algılarına/düşüncelerine/tarihlerine sahip çıkamayacak ölçüde,bu toplumları kendi hakikatlerine yabancılaştırdı.Kolonyal tecrübe,Avrupa normlarını evrensel normlar olarak  dayatmak suretiyle,Avrupalı olmayan Dünyayı taşralaştırdı Taşralılaşmak,taşralılaştırılan toplumların kendi kavramlarını/dilini/tarzını/yaklaşımını özgürce üretmesine mani oldu.Kendi kavramlarını/dilini/tarzını,kendi hakikat ölçütleriyle oluşturamayan İslam dünyası toplumları,başta kadın  konusu olmak üzere pek çok konuda kolonyalist düşünceye maruz kaldılar.İslam,tarihe girdiği dönemden itibaren karşı karşıya  geldiği düşünsel,kültürel,siyasal,felsefi,entelektüel bütün meydan okumlara en güzel,en etkili yanıtları verebiliyordu.Müslümanlar tarihte siyasal olarak etkili/üstün oldukları dönemlerde bu üstünlüğün bir tezahürü olarak  her konuda psikolojik açıdan büyük bir özgüven içersinde bulunuyorlardı.İslam Dünyasının siyasal ve askeri alanda/anlamda bir bunalım/tıkanma/çözülme dönemine girmesiyle birlikte,Müslümanlar,modern Batı dünyasının etki alanına girdiler.İslam dünyasının,toplumlarının,kültür ve uygarlık yapılarının ve algılarının  modernizmin etkisi altına girmesiyle birlikte,İslam ve Müslümanlar,bütün kavram ve kurumlarıyla birlikte seküler saldırılara maruz kaldılar..Bu saldırılar halen sürüyor,sürdürülüyor.Bu saldırılara,bu meydan okumalara ne yazık ki,gereği gibi bütüncül yanıtlar verilemiyor, duygusal/romantik/hamasi tepkilerin sınırları aşılamıyor...

Soru2.ZEYNEPDER:
 Asrı saâdet´e bakınca, görülen net bir kimlik var. Herhangi bir bulanıklık yok. Günümüzde Yaşanan bu bulanıklığın ve kimlik karmaşasının nedeni nedir?


ATASOY MÜFTÜOĞLU:Birinci soruya yanıt verirken temas ettiğim üzere; Modern batlı etkilere maruz kaldığımız,bu etkileri bir şekilde kabul ettiğimiz,meşrulaştırdığımız günden bu yana,bu edilgin ve teslimiyetçi tavrımız/tutumumuz/duruşumuz sebebiyle,kendimizi,kendi inançlarımızı,bu inançlar doğrultusunda yeniden inşa etmeyi,yeniden üretmeyi/çoğaltmayı,yeniden şekillendirmeyi bir türlü başaramıyoruz.Bu durum;İslam toplumlarının,modern Batı dünyasının himayesi/ilgisi/katkısı olmaksızın,İslam toplumlarının kendilerini yenileme yeteneği kazanamayacakları yönünde bir yaklaşımın ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur.Bu yüzdendir ki; Türkiye´de yaşandığı üzere;Günümüzde her konuda Avrupa değerleri referans kaynağı   olarak alınmakta,İslam algısı da bu referans çerçevesinin sınırları içersinde değerlendirilmektedir.Yine Türkiye örneğinde izlenebileceği üzere din(İSLAM) devletleştirilmekte,devletin çıkarları doğrultusunda araçsallaştırılmakta,bunun  sonucu olarak da din ilgisi kişisel dindarlıkla sınırlı hale gelmektedir.Bugün Modern-seküler-ideolojik meydan okumlar karşısında yaşadığımız karmaşayı/gerilimi/belirsizliği ve bunalımı itiraf ederek,bu noktadan hareketle bunalımı aşmanın yollarını aramalıyız.Tarih´le,tarih´te olup bitenlerle,içersinde yaşadığımız tarihsel/ideolojik/politik gerçekliklerle ilgilenmeyen; tarih dışıyla,tarih ötesiyle ilgilenen bir inanç ve düşünce hayatı, tarihin/insanlığın/ ilgisini ve dikkatini çekemeyeceği gibi,tarihi de hiçbir biçimde etkileyemez.Asrı saadet´te somutlaşan net kimliğin/duyarlılığın/duruşun tarihsel gelişmeler sırasında nasıl yozlaştığını  sağlıklı bir biçimde irdelememiz gerekir.Bugün yalnızca kadın yaklaşımı konusunda değil,pek çok konuda geleneğe dönüştürülmüş bir din yaklaşımı ile din´e  dönüştürülmüş bir gelenek yaklaşımı belirleyici olabilmektedir.Bu durum kabul edilebilir bir durum değildir.Sözünü ettiğiniz bulanıklıklar,aziz İslam´ın,tevhidi içeriğinden bağımsızlaştırılmak suretiyle basmakalıp/biçimci bir dogmaya dönüştürülmesiyle birlikte başladı.Basmakalıp bir dogmatizm de taklitçiliği,edilgenliği,teslimiyetçiliği bir gelenek haline getirdi...

Zeynepder: Soru:3::Müslüman hanımın misyonu çerçevesinde günümüzde Müslüman hanımı nereye oturtabiliriz?

ATASOY MÜFTÜOĞLU:İslam,  yalnızca erkeklerin tekelinde olan,erkeklere hitap eden bir din değildir.Müslüman erkekler gibi,Müslüman kadınlar da hayatın/tarihin/toplumun/siyasetin içerisinde bulunmak zorundadır.Kadınlar ve erkekler hepimiz aynı ilahi ölçütlere,ahlaka,sorumluluklara muhatabız.İslam´ın ilk dönemlerinde kadınlar hayatın her aşamasında önemli var oluş sahibiydiler.Kadınlar toplumsal/kültürel/siyasal/bilimsel hayatın içerisinde çok etkili roller,sorumluluklar üstlendiler.Günümüzde Müslüman kadınların bu tür sorumluluklardan tecrit edilmeleri;Kadının statüsünün,konumunun,sınırlarının ilahi vahiy ya da ilahi vahye dayalı akıl tarafından değil;tahrif edilmiş nakil,gelenekler  ya da görenekler tarafından belirlenmiş olmasındandır.Günümüzde Müslüman kadın,geleneksel akıl yürütme biçimlerini aşmak suretiyle kendisi için yeni ufuklar açabilir.Kabile/aşiret gelenekleri,kırsal gelenekler ile  İslami ilkeler,ölçüler,haklar arasında büyük uçurumlar  olduğunu görebilmeliyiz.Erkekler ve kadınlar hep birlikte evrensel bilgiyi,bilinci,hakları ve sorumlulukları birlikte paylaşmak zorundayız.Müslümanlar olarak,Müslüman kadınlar ve erkekler olarak; Bir kabileye,bir ulusa,bir ırka ihtiyacımız yok.Ancak yüksek ahlaki değerleri temsil etmeye,savunmaya  ve yaşatmaya çok ihtiyacımız var.Kabile,ulus ya da ırk yaklaşımları/bağlılıkları çok kısıtlayıcı ,çok sınırlandırıcı,çok baskıcı yaklaşımlar ve bağlılıklardır. Kadınları evlerinin sınırları içerisinde kalmaya zorlamak,kadınları bir nesneye dönüştürmektir.İslam´ın ideal kadın modeli yerine,gelenek ve göreneklere göre konumlandırılan kadını geçiremeyiz...Kadınları,İslam´ın kendilerine tanıdığı haklardan mahrum bırakamayız.Sömürgeciliklerin hayatın her alanına yansıyan tahribatı,bütün değerlerin,ilişki biçimlerinin,tarzların yabancılaşması sonucunu doğurdu.Kendisi olmaktan çıkan ve gelecekleri belirsizleşen toplumlar,yaşadıkları iç sarsıntılar,çatışmalar ve alt üst oluşlar sebebiyle içlerine kapandılar.Bu süreçler daha çok kadınları olumsuz yönde etkiledi.İslam tarihinde ordu yöneten kadınlar,siyasal yönetici olan kadınlar,isimleri,şehirleri tezyin eden kadınlar,yazar,edebiyatçı kadınlar,felsefeci  ve bilge kadınlar,müfessir ve muhaddis kadınlar sözünü ettiğimiz süreçler sonunda ikincil konumlara itilerek hayatın dışına çıkarıldılar...
 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !